19 Ocak 2012 Perşembe

Arda Turan: Ağzı torba değil ki büzesin


Arda Turan’ı çok sevdiğimi, en üst düzey futbolcu olarak gördüğümü, yıllardır her ortamda ne olursa olsun kendisini savunduğumu belirtmem lazım. Hep zeki futbolcu olduğunu, uzatılan mikrofonlara önündeki maçlara bakmaktan farklı şeyler söyleyebildiğini, ortalama futbolcu kültürünün daha üstünde olduğunu söylüyoruz. Bu sefer yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış şekilde ifade etti kendini. Aslında Arda’nın bunu ifade etmesine hiç gerekte yoktu.

Pazar günü Lefter’in taziyesi için telefonla katıldığı programda (Türk televizyonlarının en nezih spor programı: Yenilsen de Yensen de) sözü Galatasaray’ın Bülent Korkmaz’a yaptığı vefasızlığa getirmesine anlam veremedik. Kötü niyetli olduğunu da sanmıyorum. Herkes gibi ben de ilgi çekmek için yaptığına inanıyorum. Ama ne gerek var? Bahsettiği şeylerin yanlış olmadığını hepimiz biliyoruz. Bazı dönemlerde Galatasaray yönetimleri hatalar yapmıştır. Benim gözümde yönetimlerin üstünde olan taraftar da gerekli duruşu sergilememiştir. Ancak o yöneticiler artık yok, yenileri de şu ana kadar gereken Galatasaray duruşuna sahip çıkıyorlar. Kırgın olabilirsin, ama yeri değil. Seninle de alakası yok. Amatör ruhunu biliyoruz ama sen artık Atletico Madrid’in oyuncususun. Başsağlığını dileyip o telefonu kapatman gerekir.

Bazı arkadaşlar da aynı telefon bağlantısında Galatasaray’dan “bu kulüp” diye bahsetmesine alınmış. Bu grubun anadilinin Türkçe olduğundan şüpheleniyorum. “Bu” işaret sıfatı ile ilgili bir anım var, onu anlatmak istiyorum. Lisede çok sevdiğimiz bir edebiyat hocamız vardı. Sezen Hoca. Yaşlı bir adam olmasına rağmen bizlere arkadaş gibi davrandığı için tüm okul saygı gösterirdi. Arkadaşlarımızdan biri ortaokuldaki çocuklara uzaktan geçen Sezen hocayı işaret ederek, coşkulu bir şekilde, -bu adam var ya bu adam, ilerde sizin de dersinize girecek, size de ders anlatacak- demişti. Bunu duyan işgüzar bir öğretmen, “Bu” işaretinden rahatsız olmuş ve Sezen hocaya hakaret ettiği için arkadaşımızı disiplin kuruluna sevk etmişti. Neyse ki Sezen hoca gibi anlayışlı insanlar var da araya girip yanlış anlaşılmayı belirtmiş, konunun kapanmasını sağlamıştı. Bir örnekte Ekşisözlük’te verilmişti: Babasına kızan bir çocuk, annesine gidip, -bu adam neden böyle yapıyor ?- dese babasına hakaret etmiş mi olur? Bu iki örnekte “bu” işaretinin zararsız olduğunu görüyoruz. Özellikle de yanına isim alıp tamlama yapıldığında (bu kulüp, bu kadın, bu taraftar) sahiplenme bile çağrıştırıyor bana. Bu biraz ses tonuyla ilgilidir, biraz da vurgulamayla. Alıngan arkadaşların birçoğunun da söz konusu telefon bağlantısını dinlemediğine, kulaktan dolma bilgilerle efelendiklerine de eminim zaten.

Arda Galatasaray’dan kırgın ayrılmıştır. Asıl kırgınlığının yönetime veya kulübe değil, taraftara olduğuna inanıyorum. Aynı şekilde taraftar da Arda’ya kırılmıştır. Metin Oktay diye büyüttükleri, bir zamanlar çok sevdikleri çocuğun kendilerine ihanet ettiğine inanmakta, bırakıp gittiği için ona gücenmişlerdir. İki tarafta haksızdır. Galatasaray’ın her şeyi abartan, orta yollu olmasını bilmeyen taraftar grubu, önce sırtındaki 10 numara, kolundaki pazubandı görünce Metin Oktay diye saldırıp Arda’yı yüceltmiş, daha sonra medyanın karşısında bu çocuğun arkasında durmak yerine üstüne gitmiştir. Aynı taraftar grubu Arda’yı sinemaya gittiği için protesto edip kalbini kırmıştır. Maalesef bir Galatasaray kaptanı Ali Sami Yen Stadyumunda yuhalanmıştır. Arda, en güvendiği dayanağı olan “taraftar” tarafından aşağılanmıştır. En çok taraftarın homurdanmasına üzüldüğünü söyleyen, tribünleri ailesi gibi gören, gerektiğinde en fanatik Galatasaray taraftarı kadar amatör davranan biri için Ali Sami Yen’de yuhalanmak çok zor olsa gerek. (Okumadıysanız, Arda Turan’ı tanımak adına Tamsaha Dergisine verdiği röportajı öneririm). Arda da alınganlık, duygusallık eşiklerini bir futbolcu gibi değil, bir genç kız seviyesinde tutmuş, her şeye sahada cevap vermek yerine saha dışında oynamayı tercih etmiştir. Bazı arkadaşlarım “Arda madem o kadar iyi bir Galatasaraylı, kaptanlık pazubandını 23 yaşında koluna taktıktan sonra daha ne isteyebilir? Bu bir Galatasaray taraftarı için Nirvana değil midir? Kulağını tıkayıp işini yapacağına sağa sola bulaşmaya ne hakkı var?” diye sorduklarında, son derece hak veriyorum. Sonra kendimi Arda’nın yerine koyuyorum, ona da hak veriyorum. Velhasılıkelam, yapacak bir şey bulamıyorum.

Bu yazıyı niye yazdığımı ben de bilmiyorum. Yeni, yapıcı, kimsenin bilmediği bir şey söylemedim. Arda konusunda biraz garip tepkiler gösteriyorum. En sıkı Galatasaraylı dostlarım bazen şöyle tespitler yaptılar: “Sen Arda Turan’ın iyiliğini, Galatasaray’ın iyiliğinden daha öncelikli buluyorsun.” Genelde evet diye cevap veriyorum ama doğru değil. Sonuçta Arda bir futbolcudur. 35 yaşına geldiğinde bu mesleği bırakacaktır. Açıkçası benim bayrak adam merakım da yoktur. Arda çok çok yetenekli, izlemekten çok keyif aldığım bir oyuncudur. Bugüne kadar hiç Metin Oktay’la, Hagi ile veya Bülent’le karşılaştırmadım da zaten. Ama üzüldüğüm konu farklı. Galatasaray taraftarı olarak hep kendimi özel hissettim ben. (belki diğer takım taraftarları için de geçerlidir bu.) Hani biz 14 sene şampiyonluk beklemişiz. Hani mağlubiyet üstü takımımızı alkışlamışız zamanında. Diğer kulüpler futbolcularını protesto eder, biz başımızın üstünde taşırmışız. Yani kaptanı Ali Sami Yen’de yuhalamak falan, mümkün değil. Ben taraftarlık müessesesini hep böyle gördüm. (eski taraftar yazılarından) Artık böyle bir şey kalmadı. Şu an aktif olan taraftarı da anlıyorum. Ergenlik döneminde Uefa Kupası gördük biz. Başarılarla büyüdük. 14 sene hasret çekmedik. Bugünkü kolay insan harcama düsturu bundan kaynaklanıyor hep. Hemen şampiyon olalım, futbolcu konuşmasın, gitmesin, gelmesin, sadece koşsun. Biz de lay lay lom sevinelim sadece.

1 yorum:

  1. Şişirdiler bunu kendini bi halt sandı futbolcu duruşunu bırak manavcı duruşunu bile göremiyorum bu kişilikte.

    YanıtlaSil