30 Temmuz 2011 Cumartesi

Nasıl Olacak?


Normal şartlarda transfer haberlerinin uçuşacağı sayfalarda telefon kayıtları, el değiştiren para görüntüleri, futbolcu ifadeleri okuyoruz. Şikenin, spor gündeminde birinci madde olarak devam ettiği her gün, beni futboldan biraz daha soğutuyor.

Biz gerçekçi olmadığı için Amerikan güreşine bile burun kıvırırken, en sevdiğimiz sporun senaryolardan oluşma ihtimali son derece üzücü bir durum. Bunların üstüne, bahis organizasyonları, yayın gelirleri, büyük firmaların reklam kampanyalarını düşününce, insanın aklına bin türlü komplo teorisi geliyor. En sevdiğimiz sporun, tahmin ettiğimizden de çok kirlenmiş olabileceğini fark ediyorum.

Anadolu takımları üst sıralara oynamaya başladığında çok sevinmiştik. Futbol artık daha keyifli olacaktı. Kimse elini kolunu sallayarak maç kazanamayacaktı. Şimdi ise Anadolu takımlarının güçlenmesinin altında bit yenikleri arıyoruz.

Geriye dönüp bakınca, her hakem kararı, her kaleci hatası, kendi kalesine atılan gol, herhangi forvet oyuncusunun beceriksizliği bize batmaya başlayacak. Teknik ekibin yaptığı oyuncu değişikliği, hiç kimse için bir şey ifade etmeyecek. Bu örneklerden sabaha kadar yazabiliriz.

Özetle futbolumuzu zor günler bekliyor. Hangi takımın taraftarı olursanız olun, futbol izlemenin hiçbir anlamı kalmayacak.

İzlemek için sebep çok



Bu maçın özetini izlemeniz için üç sebep veriyorum:
Harika bir geri dönüş, Neymar , santrada maçı başlatırken bile topa farklı dokunan RONALDINHO!

Gole bak!! Neymar.



Ara sıra Robinho'ya benzetiyodum, ama bu Neymar ikinci Robinho vakası olacakmış gibi görünmüyor.

22 Temmuz 2011 Cuma

“Türkiye’nin teknoloji ekranı” TeknoTV yayında!


Teknolojiyi her yönüyle, enine boyuna işleyen video kanalı TeknoTV, Hürriyet WebTV çatısı altında yayın hayatına başladı.

“Türkiye’nin teknoloji ekranı” sloganıyla yola çıkan bu kanalda, siz internet kullanıcıları için günlük hayatta oldukça fayda sağlayacak teknolojik püf noktaları yer alıyor. Ayrıca, merakla beklediğiniz en yeni ürünlerin özel tanıtımları ve satın alma rehberleri PCnet Yayın Yönetmeni Erdal Kaplanseren ve Çağla Pınar Tunçel’in sunuculuğunda yayımlanıyor.

webtv.hurriyet.com.tr/teknotv adresinden ulaşabileceğiniz TeknoTV, her hafta onlarca video ile zenginleşerek yeni içerikler sunmaya devam ediyor.

Örneğin, son dönemin en popüler ürünlerinden olan 3 boyutlu televizyonlarla ilgileniyorsanız, bu incelemeyi mutlaka izleyin! 3D teknoloji hakkında bilmeniz gereken temel bilgileri ve 3D TV satın alırken nelere dikkat etmeniz gerektiğini Erdal Kaplanseren anlatıyor:
Bir bumads advertorial içeriğidir.
















Content on this page requires a newer version of Adobe Flash Player.



Get Adobe Flash player




12 Temmuz 2011 Salı

Kazanmayı Seven Başkan


Bir öğrenci sınavda neden kopya çekmeye ihtiyaç duyar? Çünkü sınava yeteri kadar çalışmamıştır. Sınava hakkını vererek çalışan öğrenci kopya çekmeyi aklından bile geçirmez. Çünkü soruların tümünü cevaplandırabileceğine dair özgüveni yüksektir.
Fenerbahçe Aziz Yıldırım’ın 13 senelik başkanlık döneminde, şu an muallakta olan şampiyonluğu dahil olmak üzere 5 kere şampiyonluk elde etti.

Ben de Galatasaraylı kimliğimi bir yana bırakıyorum. 25 yaşındayım. 13 senelik Aziz Yıldırım’ın başkanlığı süresince her sene Fenerbahçe’nin 34 lig maçının en az 20 tanesini 90 dakika canlı izlemişimdir. Bu 13 sene boyunca, “Fenerbahçe’nin muhteşem oynadığı aklında kalan maç veya maçlar var mı?” diye sorsalar Denizli’de şampiyonluğu kaybettiği sene Galatasaray’la kendi evinde oynayıp 4-0 kazandığı maç derim. Bir de Zico zamanında CL’de Kadıköy’de oynadığı maçları söylerim.

13 sene için 13 x 34 lig + Avrupa maçlarını bir araya koyduğumuz zaman topu topu 5 tane harika maç hatırlıyorsam, burada bir sıkıntı var demektir.

Fanatizmi bir yana bırakmış, futbol sevdalısı Fenerbahçeli arkadaşlarımın çoğu da Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım dönemi boyunca doğru düzgün, tüm maçların hakkını tam anlamıyla vererek top oynamadıklarından şikâyetçiler. Yanlış anlamayın, kazandıkları şampiyonlukların hiçbirinde şaibe aramıyorum. Ama bu dönem boyunca sınav için çalışmanın yeterli düzeyde olmadığından bahsediyorum.



Türkiye Süper Ligi hepimizin bildiği gibi büyük takımların hegemonyasında geçiyor. Hangi büyük takım o sene diğerlerinden biraz daha farklı bir şeyler ortaya koyuyorsa genelde şampiyonluğu elde ediyor. Futbolun ülke içi organizasyonsuzluğunun sonucu olarak büyük takımlar sadece formalarını koysalar ligi zaten ilk 7-8 sırada tamamlıyorlar.

Fenerbahçe ne yazık ki Aziz Yıldırım dönemi boyunca sadece ligde şampiyon olmayı bir hedef olarak gördü ve bu dar vizyonla takımı iyi oynamaya yönlendirecek değil de taraftarı coşturacak, medyayı kendi tarafına çekecek, günü kurtaracak yıldız transferlere yöneldi. Bu vizyon Türkiye’de ligleri silip süpürmeye yetebiliyor. Ama foyamız Avrupa’da ortaya çıkıyor. Takımlar elde ettikleri lig şampiyonluklarının ne kadar başarılı bir çalışma sistemiyle elde edildiğini Avrupa’da görme şansına erişiyorlar. Maalesef kulüp takımı düzeyinde son birkaç yıldır çok gerilerdeyiz. Ortalama seviyede Avrupa takımları sadece fiziki güçleriyle takımlarımızı alt ediyorlar.

Bu gözlemin tek bir açıklaması var. Başarıların gelmesi, iyi plan ve iyi bir çalışma sistemi kurulmasından ziyade; bireysel performanslar, ekstra şans, karşı takımların zayıflığı gibi faktörlerin birleşmesiyle gerçekleşiyor.

Geçen yazımızda, şike gündeminde en çok zarar görecek olanın, “futbol” olduğundan bahsetmiştik. Diğer mağdurlar da Fenerbahçe teknik heyetini temsilen Aykut Kocaman, futbolcuları temsilen ise kaptan Alex’tir benim gözümde. Fenerbahçe’nin yıllardır doyurucu futbol oynamadığını kabul etmemize rağmen, son sezonu istisna olarak gösterebiliriz. Yıllardır ilk defa Fenerbahçe maçlarını keyif alarak izlediğimi ve sezon başından beri, bunun Aykut Kocaman’ın eseri olduğunu savunduğumu belirtmek isterim. Aynı şekilde Alex’in üstün performansından da son derece keyif aldığımızı kimse inkâr edemez. Böyle bir sezonda ortaya çıkan bu tatsızlık, futbolcuların ve teknik ekibin emeklerini hiçe saymıştır. Yöneticilerin saha dışında karıştırdığı işler, sahada emek veren adamların akıttığı terleri gölgelemiştir. Futbol’un kendisinden sonra, şikenin açığa çıkması en çok Aykut hocayla, Alex’i üzmüştür.

Bir takım şampiyon olmak istiyorsa şampiyonluğun hakkını verecek kadar çalışmalıdır. Eğer çalışmışsa rakiplerinin tümünü bileğinin gücüyle yenebileceğine inanır. Bu durumda futbol dışı hukuksuz girişimlere ihtiyaç da duymaz.

Aziz Yıldırım eğer bu tarz bir girişimde bulunmuşsa – ki bunu düşünmek bile istemiyoruz – dersine iyi çalışmadığı için bu sene de bir son dakika golü yiyebilme korkusuyla bunu yapmıştır. Futbolu futboldan anlayanlara emanet etmeye başladığı bu sene, güzel futbol oynamanın şampiyonluğa yetmeyeceğini düşünmesi, futbolu değil de kazanmayı seven bir başkan olduğunu özetliyor. Sanırım, sadece kazanmaktan başka, futbolu da seven başkanlara ihtiyacımız var.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Tatmin ya da Tatminsizlik



Güney Amerika’daki futbol turnuvasının, yalan yanlış transfer haberleri kadar kımıldatamadığı futbol gündemimiz, pazar günü sabahtan gelen gözaltı haberleriyle epeyce hareketlendi. Her zaman olduğu gibi Fenerbahçe ön plana çıksa da, dolaylı veya direk olarak tüm Türk Futbolunu zararlı çıkaracak bir süreç içerisindeyiz. Taraftar olmanın verdiği heyecanla rakiplerin zor durumda kalmasını isteyebiliyor insan önce. Oh olsun, beter olsun diye içimizden geçse de, aklıselim düşününce meselenin “sen, ben, o” değil de “biz” olduğunu kavrıyoruz. Alt lige düşmek, şampiyonluk unvanını kaybetmek, yayın gelirinden mahrum kalmak vs. gibi detaylardan bahsetmiyorum. Beni endişelendiren, futbol keyfimizin zarar görecek olmasıdır.


Bu spor, futbol, büyük bir çoğunluğun birincil hatta tek hobisi sayılır. Bu endüstride çok büyük paralar dönse de, futbol sevgimiz, maç izleme isteğimiz amatörlükten daha ileriye gidemiyor ki. Bu oyunun şaibeli olduğunu bile bile nesinden zevk alır ki insan? Söz konusu maddiyat olunca, birtakım adaletsizlikler insanın içine sinebilir. Ama keyfimiz söz konusu olursa, yapay olduğunu bilmek her şeyi anlamsız kılar. Örnek vermek gerekirse, bir paket sigarasına tavla oynayan iki adam düşünün. Burada amaç sigarayı kazanmak olduğu için, zar tutmanın bir anlamı olabilir. Sonuçta kazanılacak elle tutulur bir şey vardır. Bir de keyifli vakit geçirmek için tavla oynayan iki arkadaşı örnek alalım. Taraflardan biri zar tutarsa, oynadıkları oyunun herhangi bir anlamı kalır mı? Oyunun başında büyük zar atan kazansın o zaman, niye pul saysınlar ki? O meşhur reklam filminde de belirttiği gibi, paranın satın alamayacağı şeyler vardır. Maçın başından beri beklediğin ama 93. dakikaya anca gelen gole kırk bin kişiyle aynı anda sevinmek, hangi kredi kartının limitine sığar? Uzun süre bekleyip de son dakikada gelen golün yaşattığı keyif çok üstündür. Ancak rakip kaleciden en ufak bir şüpheniz varsa, maalesef o gol sizi zerre kadar mutlu etmez.



8-9 yaşımdayken bilgisayara karşı futbol maçı yapar, yeniliyorsam rakip takımın kontrollerine geçip kendi kaleme gol atardım. Neyse ki böyle yaptığımda oyunun hiçte zevkli olmadığını, sadece kendimi kandırdığımı ilkokulu bitirmeden anlamıştım. Canlı izlediğimiz bir maçta, takım kontrollerinin futbolcu ve teknik direktörler dışına çıktığı hissedilirse, en sevdiğimiz sporu izlemenin anlamsızlaştığını fark edeceğiz. Maalesef, futbol kirlendi. İlk defa kirlendiğini mi zannediyorsun diye sorabilirsiniz. Cevabım evet olacaktır. Maddi olarak fayda sağlayanlar dışında, bir insanın spor müsabakasını kazanmak için hile yapmasını anlamlandıramıyorum. Fenerbahçe yöneticisi, rakip futbolcunun yapay davrandığının bilincindeyse, takımının şampiyonluğundan zevk alamayacaktır. Demek ki kocaman adamlar kendilerini kandırdıklarının farkında değiller. Nasıl bir tatmin duygusu bu acaba? 6 yaşındaki Fenerbahçeli Demir’le beraber maçı izleyen ikiz kardeşi Beşiktaşlı Sarp’ın, derbi maçından sonra akıttığı gözyaşları boşuna mıymış?

Hukuki olarak nasıl işleyeceği hakkında yorum yapacak konumda değilim ama ezeli rakibimiz de olsa, şahısların yaptığı yanlışların 100 yıllık bir kulübe zarar vermesini istemiyorum.

sarı lacivert ciple kutlama



Fenerbahçeli arkadaşlar, şampiyonluk kutlamaları sırasında bu videoyu saklamaya karar vermiştim, ancak bu sıkıntılı süreçte yayınlamaya karar verdim. Lütfen yayınlama zamanlamasının altında art niyet aramayınız. Sadece, izleyen herkesin yüzünde ufak da olsa bir tebessüm yerleştirebildiği için buraya koyuyorum. Ezeli rakibimiz de olsanız, şahısların yaptığı yanlışların 100 yıllık bir kulübe zarar vermesini istemeyiz.