28 Ocak 2011 Cuma

Bir Messi Rüyası

Artık futbolla ne kadar kafayı bozmuşsam, geçen gün rüyamda Lionel Messi'yi gördüm. İnsan Peygamberleri görür, Atatatürk’ü görür, ben de bu kafayla maksimumumu gördüm. Messi bizim okula gelmiş. Final döneminin son günleri falan herhalde, kimse yok okulda. Görür görmez Messi'yi, bizim eve davet ediyorum. Bütün kuzenler toplanıyoruz. Messi aşırı sıcakkanlı; hemen kaynaşıyoruz. Saatler boyunca futbol sohbeti yapıyoruz. Playstation oynuyoruz, Messi'nin de Fifa'cı olduğunu öğreniyoruz(C.Ronaldo kesin PES oynuyordur). Keyfimiz yerinde yani. Ha, bir de Messi’den halı saha maçı sözü alıyoruz. Tam ayrılırken Messi'ye bir de öneri götürüyorum: "Sana maçta tekme atan olursa bize havale et, farklı yöntemlerle onu topluma kazandırırız." O da bizi Barcelona maçlarına davet ediyor. "İstiyorsanız kombine ayarlayayım size" diyor. Galiba o birkaç saniyelik rüyada dünyanın en mutlu adamı ben oluyorum.


Messi'ye verilen "FIFA Yılın Futbolcusu" ödülü üzerine birkaç haftadır çok yorum yapıldı. Bu rüyayı da bu yorumların etkisinde kalarak görmüş olabilirim. Çoğunuz duymuşsunuz veya okumuşsunuzdur: "Messi bu ödülü hak etmiyor. Şampiyonlar ligi kupasını da, Dünya kupasını da kazanan kadronun içinde yoktu" "Messi Barcelona'yı da, Arjantin'i de uluslararası kupalara taşıyamadı. Bu ödülü Sneijder almalıydı" "Eğer bu ödül dünyadaki en yetenekli oyuncuya veriliyorsa kabul edebiliriz ama en başarılıya veriliyorsa Messi'nin alması haksızlık" . Bu yorumların bazı doğru noktaları olabilir. Ancak bu ödülü alacak kişiyi kendimize göre tayin edeceksek bile bir detayı gözden kaçırmamalıyız. Bu ödül 1 Ağustos 2009'dan 12 Temmuz 2010'a kadar en iyi performansı gösterene değil, 1 Ocak 2010'dan 31 Aralık 2010'a kadar en iyi performansı gösterene verilecek. Yani çoğu arkadaşım Messi'nin o ödülü hak etmediğine karar verirken 2010-2011 sezonunun ilk yarısını göz ardı ediyor. Sneijder'in, Forlan'ın, Robben'in Ağustos'tan Aralık sonuna kadarki performanslarının iyi olmadığını hatta bunlardan Hollandalı olanların, beklenilenin çok altında kaldığını ve sakatlık sorunları yaşadıklarını unutuyorlar. Benzer şekilde İniesta'nın bu ödülü hak ettiğini düşünenler de İniesta'nın Ocak, Şubat, Mart, Nisan aylarında takımını yalnız bıraktığını hatırlamalılar.

Açıkçası ben de Xavi'nin gerek Dünya Kupası'nda gösterdiği performans gerekse ligde ve Şampiyonlar Ligi'nde gösterdiği performans ile bu ödülü almasını isterdim. Ama Messi ödülü aldı diye "hak etmeyen biri aldı" diyemem. Şöyle üç saniye gözlerinizi kapatın ve düşünün. 2010'da futbolda kim damga vurdu diye. Benim aklıma gelen 3 isim var Mourinho, Messi ve Xavi. 2010 senesinde güzel futbol izlediğim çoğu maçın altında Lionel Messi imzası var; Arsenal-Barcelona şampiyonlar ligi maçları, 5-0'lık Barcelona-Real Madrid maçı, Barcelona'nın ligde oynadığı neredeyse bütün maçlar. Bu Messi dediğimiz arkadaş istatistiksel olarak rekorları altüst etmiş vaziyette. 2010'da 54 resmi maçta tam 56 gol atmış ve (tam rakamını bilmiyorum ama) 30 küsur asist yapmış. Bu rakamlar menajerlik oyunlarımızda bile Toledo'dan, Todorov'dan, Tsigalko'dan beklediğimiz rakamlar değil.

Ayrıca bazı arkadaşlarım da bu ödülü kendi potansiyelini ve performansını en çok zorlayan oyuncunun almasını istiyorlar. Bir nevi NBA'deki “En çok gelişme kaydeden oyuncu (MIP)” ödülü gibi görüyorlar. Ama FIFA'nın verdiği ödül “MIP” ödülüyle kıyaslanamaz. Sadece “En değerli oyuncu (MVP)” ödülüyle kıyaslanabilir.

Aslında böyle 20–30 yılda bir gelen “rüya” gibi bir yıldızı bulmuşken tadını çıkaracağımıza onu gereksiz tartışmaların içine çekmeye çalışmamız bana çok garip geliyor. Hatta bu saçma tartışmaları körükleyen insanların başarısızlığı hazmedemeyen Mourinho ile bir çıkar ilişkisi içinde olabileceği fikri aklıma gelmiyor değil. Biraz büyük bir komplo oldu ama Mourinho'nun aklından bu tür tilkilerin geçmeyeceğini kim iddia edebilir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder