22 Ekim 2010 Cuma

Cepten Yemek


Fenerbahçe ve Beşiktaş yönetimi elele verip Galatasaray’ı zor duruma düşürmeye çalışsalar, bu işte Adnan Polat yönetimi kadar başarılı olacaklarını sanmıyorum. Son teknik direktör krizinin de derbi haftasına denk gelmesiyle birlikte, gerektiğinde işleri ne kadar zor hale getirebileceklerini de görmüş olduk. Banu K. Yelkovan, Rijkaard’ın yerine getirilecek yeni “kurban-kurtarıcı” için Galatasarayda yaşanan karışıklığı fıkra tadında özetlemiş yazısında: “Futbol kulislerinde Hikmet Karaman-Tugay Kerimoğlu, Hikmet Karaman-Hakan Şükür, Hagi-Hakan Şükür, Hakan Şükür-Tugay Kerimoğlu, Fatih Terim-Tugay Kerimoğlu isimleri ikili kombinasyonlarla dile getirildi. Hatta kulübede Hagi-Tugay Kerimoğlu, yardımcıları Hasan Şaş ve Ergün Penbe, sportif direktör olarak Hakan Şükür’ün ekip olarak gelecekleri konuşuldu. Yedek kulübesine UEFA Kupası’nın konup konmayacağı bu yazı yazıldığı sırada henüz netlik kazanmamıştı.”

Sanırım Galatasaray yönetimleri tarafından yıpratılmayan bir tek Ergün Penbe kalacak elimizde. Onu da önümüzdeki sezon sonunda kullanıp yitireceklerdir. Rijkaard’ın yerine kim gelirse gelsin kısa vadede başarısız olacağı için günü kurtarmak adına elinden gelen her şeyi yapan bir Galatasaray yönetimi ve bu yolda harcanan Galatasaray değerlerinin kısa filmini izledik hafta boyunca. Tüm bunların üstüne olası bir Kadıköy galibiyeti, küflenmiş ekmeğin üstüne sürülmüş bal-kaymak gibi olacaktır ne yazıkki. Hagi’nin bu şartlarda görevi kabul etmesinin sebebini ayrıca merak ediyorum. Birkaç ihtimal var: Yoğun Galatasaray sevgisi, futbol aşkı, tatlı Kadıköy galibiyeti ihtimali ya da maalesef Hagi’ye gelen başka teklif olmayışı. Bana en yakın gelen ihtimal E şıkkı, hepsi.

Galatasaray’ın bir başka kahramanı Fatih Terim’in ise gelen teklifi reddetmesine ne kadar sevindiğimi anlatamam. Belki cicili bicili ismiyle motivasyon dediğimiz üstün yeteneğini kullanarak bizi düzlüğe çıkarmaya en yakın adaydı ancak “gaz” ile çalışan bir takımım olsun istemiyorum. İmparator da olsa, bize harika günler de yaşatmış olsa, futbol dehasının 90’lı yıllarda sıkışıp kaldığına inanıyorum.


Hagi’nin teknik direktörlüğünü beğenmeyenler olacaktır. Ancak ben, Hagi’nin teknik direktörlüğü hakkında yorum yapma hakkını kendimde görmüyorum. Zaten Hagi’nin teknik direktörlüğü ile ilgili yorum yapmak için elimizde önyargıdan başka ne varki. Hagi de çoğu büyük futbolcu gibi o çok tanıdık “her iyi futbolcu iyi teknik direktör olamaz” düsturunun kurbanı oluyor her seferinde. Halbuki Hagi’nin teknik direktörlük kariyeri, yetersiz olduğunu iddia etmek için yeterli uzunluğa bile sahip değil. Belki Hagi’nin son denemesi olacak, belki bir daha Türkiye’ye adım atmayacak ya da belki Galatasaray, Hagi için futbolculuk kariyerinde olduğu gibi teknik direktörlük kariyerinin de zirvesi olacak. Belki “Gica” büyüsü bozulacak ya da futbolculuğuna yaraşır günler yaşayacak. Henüz bunları konuşmak için çok erken. Biz Hagi’yi görünce yüzünde gülümseme oluşan bir taraftar topluluğuyuz. Biz Galatasaray taraftarı olarak yönetim bu adamları ne kadar yıpratmaya çalışırsa çalışsın Hagi Ve Tugay’ı yıpratmamalıyız.


Rijkaard geldiğinde, Bülent Korkmaz’ın apar topar gönderildiğine üzülürken bir yandan da bu sefer gelen Hollandalı’nın yüksek kredisi olmasına güvenip, kolay kolay tükenmeyeceği için güçlü bir Galatasaray beklentisi içine girmiştim. Şimdi bambaşka ikilemlerim var. Bir yandan Rijkaard’ın gitmesine, başarıyı yakalamadan ayrılmasına üzülüyorum. Bir yandan da onu fazla rahatsız etmediğimize, bir kaç çatlak ses dışında teknik direktörlüğüne fazla yorum yapılmadan ayrılıyor olmasına seviniyorum. Hagi gibi bir değerin bile sezon sonunda kovulabileceği ihtimalini düşünüp, korkuyorum. Yinede her zamanki gibi hep beraber, Ay lav yu Hagi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder