1 Ağustos 2011 Pazartesi

Sıkılan Bir Taraftar Konuşuyor

Sıkı bir taraftar olmak, ne demektir?

Bence tribünlerde yerini alma imkânı olanlar için, takım kötü oynasa da ah vah etmeden, hep takımın arkasında olmak, tribünde yerlerini alamayanlar için belki de TV başında tüm maçları takip etmek, tuttuğu takım kendi yaşadığı şehre geldiği zaman yağmur, çamur, soğuk demeden statta yerini almak, takımın 11’ini ezbere saymak, sırf tuttuğu takım galip gelsin diye birtakım uğurlar yapmak, dualar etmek, yeri geldiğinde maçın heyecanından tuvalete gitmek, durup dururken kendi kendine marşları mırıldanmaktır.


O takım sırf başarılı diye değil de başka değerler uğruna renklere sevdalanmak, bu sevda için bazı fedakârlıklarda bulunmaktır.

Fast-food kültürü, ilkokul sıralarından başlayan rekabetçi eğitim modelimiz, modern olma özentileri, özgürlüğün bizlere miras bıraktığı insanların insanlara gösterdiği asilik(anne – babaya karşı olan dâhil), utanılacak her türlü durumdan insanların yüzsüz ve daha güçlü çıkışları gibi günümüz normalleri(!) sanırım bir değere, bir insana “sıkı” bir sevgi duymamıza fırsat vermiyor. Ya da daha güzel bir anlatımla sadece sevgi duyduğumuz için değil de başka menfaatleri önemli ölçüde göz önüne alarak herhangi bir şey için sevdalanıyoruz.

“Bugün keşke bu yukarıda saydığımız normaller(!) oluşmasaydı veya oluşmalarına engel olunmalıydı.” demek niyetinde değilim. Hem yaşadığımız bu devrin bu tarz negatif görünen taraflarının dışında, çok olumlu tarafları da var.

Sporun dalları da dahil olmak üzere her iş alanının, çok hızlı bir gelişim içinde olduğunu çok rahat bir şekilde fark ediyoruz. Çoğumuz nasıl geliştiğine kafa yormadan birçok teknolojik özelliği eskitiyoruz, her gün daha efektif bir çözüm bekliyoruz, kolay beğenmiyoruz. Yeri geliyor bugün, Messi gibi bir futbolcuyu eleştiriyoruz.

Geçmişte sakin, monoton ve yavaş gelişen hayat birden anormal hızlandı. Her atağın gol pozisyonu olmasını ister hale geldik. En ufak bir akışkansızlığın sabrımızı taşırdığı günlerle tanışmaya başladık. Hızlı yaşamak sanırım bizi sevgiden uzaklaştırdı.

Sözle açıklanamaz bazı değerler, kurumların, insanların yüzyılları bulan geçmişleri ve gelenekleri uğruna bir nesneye, bir insana, bir takıma sevdalanmanın artık yaşadığımız günün şartlarıyla bağlantılı olarak gerçekleşmeyeceği ya da zayıflayacağı döneme yavaş yavaş girildiği kanaatindeyim.

Yaşları 20’yi geçmeyen yeni neslin “sıkı” bir taraftar olmaması galiba çok normal, bence beklentilerimizi arttırıp, sitem edip kendimizi üzmekten, kandırmaktan vazgeçelim. Samimi ve asil bir taraftar profili artık çok uzaklarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder