
Kalesini savunanı izlemeyi, hücum edeni izlemekten daha çok sevenlerin olduğunu da biliyorum. Ara pası atandan çok o pası verdirmemeye yönelik oynanan oyun kiminin daha çok hoşuna gidiyor olabilir. Buna saygı duyuyorum. Zevkler ve renkler tartışılmaz. Savunmak her zaman hücum etmekten daha zordur. Aslında Mourinho zor olanı başarıyor. Bir boks maçı düşünün. Bir taraf açık dövüşüyor. Sürekli yumruk atmaya çalışıyor. Diğerinin ise tek hedefi kapanıp yumruk yememek. Kendini savunanın işi daha zor, değil mi? Ama ben yinede açık oynayan sporcuyu desteklerim. En azından yaptığı sporun ruhuna daha uygun davranıyor.
Güzel futbol’u galibiyet ile karşılaştırmaya bir örnek ile devam edebilirim: Ben Galatasaray taraftarıyım ama neden Galatasaray’ı tuttuğumu bilmiyorum. Bu benim bilinçli bir tercihim değil. Galatasaray şampiyon olduğunda sevincim tamamen duygusal oluyor. Ama Arsenal’i Barcelona’yı sevmem, desteklemem benim kendi kararım. Barcelona’nın Inter’e elenmesine çok üzüldüm. Ben Katalan değilim. Yani Barcelona’yı desteklememin duygusal bir yanı yok. Ama maç izlerken beni en çok onlar eğlendiriyorlar. Barcelona’yı bunun için seviyorum. Aslında Barcelona’nın kendisini değil, onları izlemeyi seviyorum. Yani Barcelona elenince ben bu takımı daha az izlemiş oluyorum. Bir maç keyfini bundan daha teknik şekilde tarif edemeyeceğim.
“Benim için tuttuğum takımın galip gelmesi önemli değil, önemli olan güzel oynamasıdır.” deyince insanlar şaşırıyorlar. Ben bu takımı ideolojik sebeplerle tutmuyorum ki. Niye galibiyetine sevinip, mağlubiyetine üzüleyim ki. İzlerken beni şaşırtsınlar, garanti işler yapsınlar, işi şansa bırakmasınlar yeter. Şimdi Mourinho çıkıp “Sen keyif alacaksın diye biz yenilecek miyiz ?” diye sorsa konu bambaşka yerlere gidecek. Bir de oturup tüm futbol endüstrisinin, seyircinin ilgisini canlı tutmak üstüne kurulduğundan bahsetmek zorunda kalacağım. Bunun sonu da tavuk ve yumurta hikâyesine varır gibime geliyor.

Not: Yukarıdaki yazı kesinlikle objektif değildir. Yüksek miktarda mübalağa içermektedir. Eğer zamanınız varsa, önyargılarınızı bir kenara bırakıp, sorgulamadan bir kez daha okumanızı rica ederim.