Göze hoş gelen, keyifli futbolun en basit tanımını kendimce şöyle yapabilirim: "Tüm takımın dâhil olduğu birkaç sade pasla gelip atılan bir gol, uzaklardan “belki girer” diye çekilmiş bir şutla gelen golden daha değerlidir. Burada kritik nokta işi şansa bırakmamak. Şans faktörünün en aza indirgendiğini fark eden seyirci, hak edenin kazandığına tereddütsüz inanıyor ve izlediği futboldan maksimum keyif alıyor."
18 Aralık 2009 Cuma
Gelmiş Geçmiş En İyi Sol Bek
Sol bek deyince aklınıza ne geliyor? Benim aklıma ilk gelen Roberto Carlos’tur. Her sanal futbol oyununda Carlos için takım seçen, mahallede faul kullanılacağı zaman R. Carlos olan çocuklar sayesinde Real Madrid’in taraftar sayısı bile artmıştır. Bu adamın futbolla alakası olmayan insanlar arasında bile kendine ait bir hayran kitlesi var.
R.Carlos, Cafu ile beraber günümüzdeki bek kavramına damgasını vurmuş bir futbolcudur. Hücuma, savunmadan daha fazla katkı yapan, çok koşan, arkasında boşluk bıraktığı için eleştirilen fakat oyuna pozitif katkısıyla savunmaya dayalı hatalarını telafi eden oyuncu kavramı, en güzel R.Carlos ile açıklanır. Günümüzde, Dani Alves gibi, Sergio Ramos gibi oyuncuların hatalarına göz yumulmasının sebebi Carlos ve Cafu’nun getirmiş olduğu oyun tarzıdır. Carlos, hızıyla, şutlarıyla ve sempatik tavırlarıyla Cafu’nun önüne geçmiştir. Real Madrid’in en şaşaalı döneminde orda bulunmasıyla da fark yaratmıştır. 3 şampiyonlar ligi ve Dünya kupası kazanmış bir oyuncu olarak saha içinde oldukça mütevazı bir futbolcudur. Carlos için gelmiş geçmiş en iyi sol bek demek yanlıştır, çünkü bu cümleyi kurmamızın sebebi zaten R.Carlos’un kendisidir. Sol bek, forvet ya da kaleci gibi insanların istatistik tutmak isteyeceği bir mevki değilken, Carlos’u en iyi sol bek ilan ediyorsak, sebebini Carlos’un başarısında aramak lazım. Bir söylentiye göre R.Carlos’un Real Madrid’e transferi de kendisinin sol bek inadından kaynaklanıyormuş. Interde oynarken teknik direktör Roy Hodgson ile sol açıkta oynamasını istediği için ters düşmüş ve daha sonra 11 yıllık Real Madrid kariyeri başlamış.
Real Madrid’in saltanatı Barcelona’ya kaptırmadan önceki son şampiyonluğunda takımı sırtlayan Beckhamla birlikte R.Carlos olmuştu. Yani Carlos Fenerbahçe’ye bitkin bir futbolcu olarak değil, takımını La Liga’da şampiyon yapmış bir futbolcu olarak geldi. İlk sezonunda da Fenerbahçe’de çok başarılıydı. Bugün Carlos’un formundan memnun olmayan insanlar, sakatlanmadan önceki performansını unutuyorlar. Bu adam sadece vizyon olarak bile Fenerbahçe’ye katkı sağlamıştır. Aziz Yıldırım’ın hedefi 3 yıl üst üste lig şampiyonluğu iken Carlos geldiğinde Avrupa kupası almak istediğini söylemişti. Nitekim Fenerbahçe’nin bu güne kadarki en büyük Avrupa başarısı da R.Carlos zamanında geldi. Şampiyonlar liginde çeyrek final başarısı, R.Carlos olamadan gerçekleşemezdi. Carlos’un saha içindeki oyun yönlendirmelerini inkâr edilemez. Carlos saha içinde takım arkadaşlarına verdiği talimatlarla herkesin gönlüne taht kurmuştu. Şimdi Carlos’un gidiyor olmasına sevinenleri görünce şaşırıyorum. Bu Roberto Carlos Şampiyonlar liginde Fenerbahçe’den daha fazla forma giymiş bir futbolcu. Fenerbahçe taraftarının Carlos’un gidişine yaklaşımı üzücü. (Vefalı taraftar örneği vermek gerekirse: Geçen hafta Marca’nın yaptığı bir ankette Madrid taraftarlarının %71’i Carlos’un geri gelmesine onay vermiş)
Kalite yoksunu bir ligimiz var. Carlos gidiyor ama umarım birileri ondan bir şeyler kapmıştır. Yıldız futbolcular bizimkilerin bir şeyler öğrenmesi için bulunmaz nimetler. İnsan gördüğü şeyleri öğrenebilen bir varlık olduğuna göre, bir yıldız futbolcu sadece takım arkadaşlarına değil, rakip oyunculara da katkı sağlayabilir. Carlos da gittiğine göre Fenerbahçe de gençler için iyi bir model kalmadı(Alex hiç iyi bir örnek değil). Bu ligde Roberto Carlos’un bile değeri bilinmediğine göre Fenerbahçe onun yerini doldurmakta bir hayli zorlanacakmış gibi görünüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder