Dün 85. dakikada oyuna Cerci girdi. CM 2003-04 oyununun efsane santraforlarından Alessio Cerci. Oradan aklıma geldi; Championship
Manger, Football Manager (nam-ı diğer
CM ve FM) gibi oyunlarda en sevdiğim dönem transfer dönemleridir. Takıma
gerekli gereksiz onlarca adam alırım. Her mevkii için en az 3 alternatif
yaratıp, takımın taktiğini belirlemek için 7-8 tane hazırlık maçı yaparım. En
iyi “scout” ekibini ve yardımcı antrenörleri getirmeye çalışırım. O iki ay için
10-15 saatimi harcarken, normal sezonu toplamda 8-9 saatte bitiririm. Gerçek
hayatta ise işler biraz farklı işliyor. Haziran - Ağustos ayları arası, eğer
uluslar arası turnuvalar da yoksa bitmek bilmiyor. Ne kadar futbolumuzun
kalitesizliğinden yakınsak da, Avrupa takımlarına karşı aldığımız başarısız
sonuçlar her defasında yüzümüze vurulsa da bu zalim oyunu çok seviyoruz.
Nihayet ligler başlıyor. Galatasaray Lazio ve Fiorentina maçlarıyla,
Fenerbahçe de Vaslui maçlarıyla sezonu açtı. Daha önceki maçları düzgün bir
şekilde izleme şansım olmadı. Ama bu 4 maçı baz alarak bir şeyler
söyleyebilirim.
Galatasaray için ilk başta söyleyebileceğim çok yüksek bir güven ile maça
çıktıkları olur. Defansif anlamda nerede ne yapması gerektiğini bilen bir takım
görüntüsü veriyorlar. Maça rakip takımı baskı altına alarak başlıyorlar. Semih
– Ujfalusi ve Semih – Dany ikilileri orta saha çizgisine kadar çıkıp rakibi pres
altında tutmakta ısrar ediyorlar. Bu anlayışın Galatasaray’ı evindeki birçok
maçta erken öne geçireceğini ve o maçlarda aktif dinlenme imkânı vereceğini
söyleyebiliriz. Deplasmanlarda ise özellikle ilk 10 hafta, başta vurguladığım
güven duygusunun çok rahat puanlar kazandıracağını düşünüyorum. Bunun bir
benzerini geçen sene Fenerbahçe’de görmüştük. Bir önceki sezon 17 maçta 16
galibiyet alan kazanmaya alışmış takım aynı refleksi geçen sezon başında
göstermişti. Ancak devamında malum sürecin getirdiği mental çöküş
Fenerbahçe’nin ligi Galatasaray’ın 9 puan arkasında bitirmesine sebep olmuştu.
Tabii Galatasaray’ın takım olgusuna kavuşmasının da bu puan farkında etkisi
büyük.
Galatasaray’ın şu an en büyük sıkıntısı rakibini sahasına hapsetmesine
rağmen kolay pozisyona girememesi. Hamit’in maç eksikliği, Melo’nun olmayışı ve
Burak ile Amrabat’ın takımın yapısına daha alışamaması pozisyon sıkıntısına
etken olarak gösterebiliriz. Zaman içerisinde takım içi uyum artacağından
Galatasaray’ın bu sorunla daha az sıklıkla karşılaşacağını düşünüyorum. Ünal
Aysal’ın tabiriyle şu an “çilek” transferine ihtiyaç yok. Ancak eğer bir
fırsat transferi olursa mesela 3-4 milyon Avroya alınabilecek Nene hem
maddi bir külfet getirmez hem de ofansif açıdan opsiyonları artırmış olur.
Transferlerin uyumu ile beraber Galatasaray’ın geçen sene topladığı puanın
üstüne çıkması beni şaşırtmayacak.
Fenerbahçe’nin ise geçen seneye göre birkaç adım önde olduğunu söylememiz
mümkün ancak defansın ortasına yapılan Egemen transferi ve Emre’nin yerini oyun
kurabilen bir orta saha ile doldurmamak, Fenerbahçe’nin omurgasına zarar
verebilir. Özellikle deplasman maçlarında sıkıntı yaşayan ve konsantrasyon
problemi çeken bir takım olarak, skora isyan eden oyunculardan birini kaybetmek
çok mantıklı olmadı. Neyse ki Kuyt transferi bu açığı biraz kapatabilir.
Fenerbahçe’nin daha iyi bir stoper (yabancı veya Ömer Toprak, Serdar Aziz,
Serdar Taşçı’dan birini) ve Emre tarzında bir orta saha alması gerektiğini
düşünüyorum.
Ayrıca, Stoch – Alex – Krasic – Kuyt – Sow beşlisinden birinin yedek
kalacağı bir ortam tatlı forma rekabeti olarak gözükse de eğer iyi yönetilmezse
tatsız sonuçları beraberinde getirebilir. Benzer bir durumun 3 sene evvel
Rijkaard’lı Galatasaray’ın başına geldiğini hatırlıyoruz. Kewell – Arda – Elano
– Keita, 5 ay sonra Arda – Elano – Giovanni – Keita dörtlüsünden birinin yedek
olması düşünülmüştü. İç çekişmeler, takımın geri kalanının o seviyede olmaması,
defansif kopukluk ve sakatlıklar takımı hüsrana götürmüştü. Aykut Kocaman’ın bu
rotasyonu doğru yönetebildiği ölçüde başarıların gelebileceğini düşünüyorum.
Sonuç olarak, iki takımın ligde İspanya ligi gibi yalnızlaştığı bir durumla
karşılaşabiliriz. Ama kimin Barcelona kadar düzenli, kimin Real Madrid kadar
soğukkanlı olabileceğini zaman gösterecek.
Not: Pazar günü sezon başı olması dolayısıyla bireysel hataların bolca
yaşanacağı bir maç izleyeceğimizi ve Melo’suz Galatasaray’ın Fenerbahçe’nin bir
adım aşağısında kalacağını düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder