10 Ağustos 2012 Cuma

Kim Barcelona Kim Real Madrid?



Dün 85. dakikada oyuna Cerci girdi. CM 2003-04 oyununun efsane santraforlarından Alessio Cerci. Oradan aklıma geldi; Championship Manger, Football Manager (nam-ı diğer CM ve FM) gibi oyunlarda en sevdiğim dönem transfer dönemleridir. Takıma gerekli gereksiz onlarca adam alırım. Her mevkii için en az 3 alternatif yaratıp, takımın taktiğini belirlemek için 7-8 tane hazırlık maçı yaparım. En iyi “scout” ekibini ve yardımcı antrenörleri getirmeye çalışırım. O iki ay için 10-15 saatimi harcarken, normal sezonu toplamda 8-9 saatte bitiririm. Gerçek hayatta ise işler biraz farklı işliyor. Haziran - Ağustos ayları arası, eğer uluslar arası turnuvalar da yoksa bitmek bilmiyor. Ne kadar futbolumuzun kalitesizliğinden yakınsak da, Avrupa takımlarına karşı aldığımız başarısız sonuçlar her defasında yüzümüze vurulsa da bu zalim oyunu çok seviyoruz.


Nihayet ligler başlıyor. Galatasaray Lazio ve Fiorentina maçlarıyla, Fenerbahçe de Vaslui maçlarıyla sezonu açtı. Daha önceki maçları düzgün bir şekilde izleme şansım olmadı. Ama bu 4 maçı baz alarak bir şeyler söyleyebilirim.

Galatasaray için ilk başta söyleyebileceğim çok yüksek bir güven ile maça çıktıkları olur. Defansif anlamda nerede ne yapması gerektiğini bilen bir takım görüntüsü veriyorlar. Maça rakip takımı baskı altına alarak başlıyorlar. Semih – Ujfalusi ve Semih – Dany ikilileri orta saha çizgisine kadar çıkıp rakibi pres altında tutmakta ısrar ediyorlar. Bu anlayışın Galatasaray’ı evindeki birçok maçta erken öne geçireceğini ve o maçlarda aktif dinlenme imkânı vereceğini söyleyebiliriz. Deplasmanlarda ise özellikle ilk 10 hafta, başta vurguladığım güven duygusunun çok rahat puanlar kazandıracağını düşünüyorum. Bunun bir benzerini geçen sene Fenerbahçe’de görmüştük. Bir önceki sezon 17 maçta 16 galibiyet alan kazanmaya alışmış takım aynı refleksi geçen sezon başında göstermişti. Ancak devamında malum sürecin getirdiği mental çöküş Fenerbahçe’nin ligi Galatasaray’ın 9 puan arkasında bitirmesine sebep olmuştu. Tabii Galatasaray’ın takım olgusuna kavuşmasının da bu puan farkında etkisi büyük. 


Galatasaray’ın şu an en büyük sıkıntısı rakibini sahasına hapsetmesine rağmen kolay pozisyona girememesi. Hamit’in maç eksikliği, Melo’nun olmayışı ve Burak ile Amrabat’ın takımın yapısına daha alışamaması pozisyon sıkıntısına etken olarak gösterebiliriz. Zaman içerisinde takım içi uyum artacağından Galatasaray’ın bu sorunla daha az sıklıkla karşılaşacağını düşünüyorum. Ünal Aysal’ın tabiriyle şu an “çilek” transferine ihtiyaç yok. Ancak eğer bir fırsat transferi olursa mesela 3-4 milyon Avroya alınabilecek Nene hem maddi bir külfet getirmez hem de ofansif açıdan opsiyonları artırmış olur. Transferlerin uyumu ile beraber Galatasaray’ın geçen sene topladığı puanın üstüne çıkması beni şaşırtmayacak.


Fenerbahçe’nin ise geçen seneye göre birkaç adım önde olduğunu söylememiz mümkün ancak defansın ortasına yapılan Egemen transferi ve Emre’nin yerini oyun kurabilen bir orta saha ile doldurmamak, Fenerbahçe’nin omurgasına zarar verebilir. Özellikle deplasman maçlarında sıkıntı yaşayan ve konsantrasyon problemi çeken bir takım olarak, skora isyan eden oyunculardan birini kaybetmek çok mantıklı olmadı. Neyse ki Kuyt transferi bu açığı biraz kapatabilir. Fenerbahçe’nin daha iyi bir stoper (yabancı veya Ömer Toprak, Serdar Aziz, Serdar Taşçı’dan birini) ve Emre tarzında bir orta saha alması gerektiğini düşünüyorum.


Ayrıca, Stoch – Alex – Krasic – Kuyt – Sow beşlisinden birinin yedek kalacağı bir ortam tatlı forma rekabeti olarak gözükse de eğer iyi yönetilmezse tatsız sonuçları beraberinde getirebilir. Benzer bir durumun 3 sene evvel Rijkaard’lı Galatasaray’ın başına geldiğini hatırlıyoruz. Kewell – Arda – Elano – Keita, 5 ay sonra Arda – Elano – Giovanni – Keita dörtlüsünden birinin yedek olması düşünülmüştü. İç çekişmeler, takımın geri kalanının o seviyede olmaması, defansif kopukluk ve sakatlıklar takımı hüsrana götürmüştü. Aykut Kocaman’ın bu rotasyonu doğru yönetebildiği ölçüde başarıların gelebileceğini düşünüyorum.


Sonuç olarak, iki takımın ligde İspanya ligi gibi yalnızlaştığı bir durumla karşılaşabiliriz. Ama kimin Barcelona kadar düzenli, kimin Real Madrid kadar soğukkanlı olabileceğini zaman gösterecek.

Not: Pazar günü sezon başı olması dolayısıyla bireysel hataların bolca yaşanacağı bir maç izleyeceğimizi ve Melo’suz Galatasaray’ın Fenerbahçe’nin bir adım aşağısında kalacağını düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder