21 Eylül 2011 Çarşamba

AVRUPA’NIN ARDA’SI


Arda’nın oynadığı maçları, en azından özetlerini izlemişsinizdir. Sadece iyi oynamakla kalmayıp asist, direk hesabı istatistiklere de girdi ya, son günlerde nasıl keyifliyim anlatamam. (Bu kahrolası istatistikler bazıları için her şeyden önce geliyor maalesef.) Kendi başarımmış gibi, payım varmış gibi gurur duyuyorum.


Kaç senedir Arda’nın Avrupa’ya gitmesini istiyoruz ya, bu isteğimizin klasik sebepleri vardı. Ligimizde mental olarak yeterince gelişemeyecek olması, yaşı ilerlemeden gidip o en sevdiğim röportajında bahsettiği eksikliklerini gidermesi, hep şikâyet ettiğimiz basın değil de, sadece işine geleni takip eden zihniyetin etkisinden kurtulmasını istiyorduk. En iyi topu oynadığında bile, “bir önceki maç niye böyle oynamadı” gibi saçma yorumların uzağında olmasının daha iyi olacağını biliyorduk. Ancak bu klasiklerin dışında öyle bir sebebim daha var ki, en sıkı Galatasaraylı dostlarım bazen şöyle tespitler yaptılar: “Sen Arda Turan’ın iyiliğini, Galatasaray’ın iyiliğinden daha öncelikli buluyorsun.” Mecburen cevap olarak evet demek zorunda kalıyordum. Bazen bir şeyden son derece eminsinizdir ve o konuda sizden çok daha az kafa yormuş biri gelip lakayıt bir şekilde aksini iddia eder ya. Had safhada sinir bozucudur. İşte hepinizin etrafınızda duyduğunuzdan emin olduğum, Arda Turan’ın Avrupa’nın büyük liglerinde oynamak için yetersiz olduğu iddiası da benim sinirlerimi alt üst etmeye yeterli oluyordu. Cevap vermeye gerek duymadığım için de her defasında Arda’nın Avrupa’ya gidip kendini kanıtlamasını daha fazla istiyordum. Bunu belki de Arda’nın kendisi kadar çok istiyordum. Bu sezon’un sonunda saçma iddia sahiplerinin hepsine Arda ile ilgili görüşlerini tekrar sormak için sabırsızlanıyorum.

Arda daha fazla sivrilmeden yazmak istedim. Çünkü Arda kapasitesinin yarısını bile göstermedi, hani sazı eline almak derler ya, daha başlamadı. En önemli özelliğini sunmadı daha, sorumluluk almaya başlamadı. Bir futbolcunun lider olması için sırtına basılan bir numaraya ya da koluna takılacak bir pazubanda ihtiyacı yoktur. Hücum esnasında topu istersen, oyun kısırlaşırken, takımın zor durumdayken, beklentiler düşmüşken üç kişinin arasına ayağında topla dalıp risk alıyorsan bir süre sonra lider olursun zaten. Çok iyi kapanan bir defansa karşı top çevirirken, 70-80 dakika oynayıp deneyecek bir şey kalmadığında elini kaldırıp pas isteyecek oyuncudur Arda Turan. Benim için en önemli özelliği de budur. Oyuncuların bireysel olarak top ile ne kadar oynadığı gibi çok da verilmeyen bir istatistik ise Arda’nın bu özelliğini kanıtlıyor. Bazı maçlarda 5-6 dakika topla oynuyor Arda. (Bu özelliği sorumluluk alan futbolcu olarak tanımlamak istiyorum, en belirgin örnek olarak da Steven Gerrard’ı verebilirim.)

Arda’nın yeteneğinin farkında olup Galatasaray’dan gitmesini istemeyenleri ise Sarı-Kırmızı renkleri her şeyden daha büyük gördükleri için haklı buluyorum. Ekşisözlükte şöyle bir ifade okumuştum, çok güzel özetliyor: - Arda’nın Atletico’ya gidişinde, çocuğunu yurtdışına okumaya gönderen bir aile gibi hissediyorum. Gözümün önünde olmayacağı için üzülüyor, ama onun adına daha faydalı olduğunu bildiğim için seviniyorum.-

Daha fazla uzatmadan, Arda’yı iki sene içinde birinci torba takımlarından birinde izleyeceğimize inandığımı belirtmek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder