19 Ağustos 2010 Perşembe

Yöneticilerimize Kötü Örnek Olmayın!



Geçen yazımızda futbolda saygı unsurunun çok önemli olduğunu; takımların, oyuncuların ve camiaların oyuna ve rakibe saygı duymaları gerektiğini söylemiştik. Young Boys – Fenerbahçe eşleşmesi üzerinden rakibe saygının futbolda çok önemli olduğunu ve futbolun karşınıza çok beklenmedik skorlar getirebileceğinden söz ettik. Aslında bunu yöneticilerimizden beklememiz hala tuhaf geliyor bana. Çünkü yöneticilerimiz daha kendi camialarına saygı göstermiyorlar. Çok klişe bir laf oldu ama söylemezsem eksik kalacak: Yöneticilerimiz artık kulüplerimizi yönetirken kendi zevklerini tatmin edecek yöntemlerden vazgeçmeli! Demek istediğim transfer metotlarını, altyapılara bakış açılarını değiştirmeliler.



Geçen gün iki tane birbirinden bağımsız haber okudum. Birincisi Barcelona’nın geçen günlerde 8 milyon avro yatırım yaptığı yeni spor kompleksinin açılışını yapması haberiydi. Barcelona şuanda hem oyuncu kalitesi anlamında hem de yetiştirilen oyuncu / oynayan oyuncu yüzdesi anlamında dünyanın tartışmasız en iyi altyapıya sahip kulübü. Her sene 3-4 oyuncuyu Barcelona’nın 25 kişilik kadrosuna yolluyorlar ama şuanda kullandıkları komplekslerinin yeterli teknolojiye sahip olmadığını düşünüyorlar. Bir anlamda Galatasaray’a Elano için 8 milyon avro vereceklerine, 3-4 sene Elano’dan mahrum kalıp(!) devamındaki 10 sene içerisinde her sene bir Elano çıkarmayı daha mühim buluyorlar. İkinci haber ise İngiltere’dendi. İngiltere futbol federasyonu dünya kupasındaki başarısızlıktan sonra kulüp yapılarını yeni bir düzene koymak adına radikal kararlar aldı. (Uğur Meleke’ye teşekkür ederiz) Kadrolar artık 25 kişi ile sınırlandırıldı ve bu 25 kişinin içinde en az 8 tanesinin 21 yaşına kadar İngiltere’de 3 sene altyapı eğitimi görmüş olması gerekiyor. Dünyada, son 2 senedeki futboldaki gelişime bakarsak (Barcelona ve İspanya gerçeği) altyapıya verilen önemin karşılığının alındığını görürüz. Biz de artık yeni spor kompleksleri inşa etmeliyiz, bu konuda çok ciddi eğitim görmüş spor adamlarını altyapılarımızın başına getirmeliyiz, Karadeniz’de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeni tesisler açmalıyız. Hatta federasyon kulüplerin altyapılarına önem vermelerini sağlayacak bazı önemli kararlar almalı.



Bir diğer şikâyet ettiğim sistem ise transfer yöntemlerimiz. Hepimizin bildiği gibi yöneticilerimiz bazı menajerlik şirketlerinin oyuncağı olmuş durumda. Transfer sezonu geldiğinde menajerlik şirketlerine başvuruyorlar. “Bize bir golcü (veya kanat oyuncusu veya önlibero) lazım”. Menajerlik şirketleri onlara ellerindeki birkaç oyuncuyu öneriyor, beğendiklerinin birkaç videosunu izletiyor ve aradaki diyalogu sağlıyorlar. Eğer yöneticilerimiz oyuncuyla ve kulüple anlaşırsa oyuncu geliyor olmazsa bir diğer oyuncuya geçiliyor. Artık bu devirleri geçmeliyiz. Biz kendi “scouting” ekiplerimizi kurmalıyız. Oyuncuyu 2-3 yıl takip ettikten, karakteriyle ilgili bilgiler edindikten ve ligimize, takımımıza uygunluğunu araştırdıktan sonra transfer için işlemlerini başlatmalıyız. Bu konuda da dünyanın en iyisi Arsenal. Dünyanın her yerinde sürekli birilerini izliyorlar ve transferlerini ona göre yapıyorlar. Bu yüzden transfer başarıları %90 oranında ve Arsene Wenger “uyum sorunu” “adaptasyon süreci” gibi lafları hiç telaffuz etmiyor. Takım içinden bir örnek vermem gerekirse Arsenal son 10 içerisinde dünya piyasasına 4 tane sol bek sundu: Ashley Cole, Clichy, Gibbs ve Traore. Bunlardan ilk ikisi zaten şu an dünyanın en iyi solbekleri arasında gösteriliyor. Son ikisinin de bundan sonraki 10 yıla damga vurması bekleniyor. Burada hem çok ciddi bir “scouting” başarısı hem de ciddi bir altyapı başarısı var.

Adnan Polat Çarşamba günü 15 kişilik bir futbolcu araştırma ekibi kurduklarını bu ekibin 1 Eylül’de çalışmalarına başlayacağını söyledi. Bu habere sevinelim mi üzülelim mi şaşırdık. Bir yandan artık bazı şeylerin değiştiğini görüp seviniyoruz diğer yandan Arsenal’ın, Barcelona’nın, Manchester United’ın, Liverpool’un, Porto’nun, Lyon’un, Palermo’nun, Sporting Lizbon’un, Psv Eindhoven’ın bu işe 15–20 sene evvel başladığını hatırlayıp üzülüyoruz. Demem o ki, yöneticilerimiz artık dünya futbolunu menajerlik oyunlarından biraz daha farklı görüp altyapıya ve “scouting” sistemine ciddi yatırımlar yapmalılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder