Göze hoş gelen, keyifli futbolun en basit tanımını kendimce şöyle yapabilirim: "Tüm takımın dâhil olduğu birkaç sade pasla gelip atılan bir gol, uzaklardan “belki girer” diye çekilmiş bir şutla gelen golden daha değerlidir. Burada kritik nokta işi şansa bırakmamak. Şans faktörünün en aza indirgendiğini fark eden seyirci, hak edenin kazandığına tereddütsüz inanıyor ve izlediği futboldan maksimum keyif alıyor."
10 Haziran 2010 Perşembe
Kupa Başlıyor
Dünya kupasına katılamayacağı için üzüntü duyduğumuz isimleri geçen haftalarda yazmıştık. (Ronaldinho'nun kupayı evden takip edeceği fikri beni hala sinirlendiriyor ama elimden gelen bir şey yok, olsa çoktan müdahale etmiştim zaten) Şimdi de izlemek için, daha doğrusu ne
yapacaklarını görmek için sabırsızlandığım futbolculardan bahsetmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, aşağıdaki isimler turnuvanın yıldızı olacak gibi bir iddiam yok. Sadece milli takımda nasıl bir performans göstereceklerini merak ettiğim isimleri yazdım.
Son yıllarda prestij kaybeden ama hala 3. büyük lig sayılan İtalya liginden çok uzak kaldım. İsimlerini çok duyduğum ancak İtalya ligini takip edemediğim için fazla izleme şansı bulamadığım Udineseli Di Natale’yi, Napoli’de sivrilen isim olan Slovak Marek Hamsik’i ve Napoli'nin bir başka yıldızı Quagliarella'yı özetler dışında canlı canlı izleyebileceğiz.
Menajerlik oyunu severlerin MC olarak tanımladığı, Xavi, Iniesta, Fabregas üçlüsünün başını çektiği, Barcelona’nın keyifli futbolunun kilit noktalarından biri olan orta sahanın ortasında, oyunun iki yönüne liderlik eden bir mevkii var. Xabi Alonsu’yu da sayarsak, bu pozisyonda hiç kimse İspanya’nın eline su dökemez. Ancak MC diye adlandırdığımız bu mevkii, bu sezon o kadar öne çıktı ki her takımda buraya monte edilmeye çalışılan isimler olacaktır. Brezilyada, MC pozisyonunda Juventuslu Felipe Melo’yu izleyeceğiz. Merakla beklediğimiz diğer bir isim ise İtalya Milli takımına liderlik edebilecek yeteneğe sahip olan, Serie A’nın flaş ekibi Sampdorialı, Angelo Palombo. Danimarka’ya ise bir nebze ofansif sayılabilecek olan Wolfsburg’lu Thomas Kahlenberg liderlik edecek. Fransa milli takımında bugüne kadar yapılan Zidane yakıştırmalarını hak eden biri çıktı nihayet. Geçen sezon Milan’dan Bordeaux’a transfer olan Yoann Gourcuff, kanatlarda da çok etkili olabiliyor ancak bu turnuvada yukarıda bahsettiğimiz MC pozisyonunda çok faydalı olabileceğini düşünüyorum.
Turnuvada yer alamıyoruz ama kendilerinden çokça söz ettireceklerine inandığım Türk asıllı futbolcular var. Almanya’nın hücum organizasyonlarında Mesut Özil’in takımın en önemli silahı olacağına eminim. Gökhan İnler, defansif orta saha mevkisini tekel haline getirmiş Afrikalı oyuncular(Toure ve Diarra aşiretlerine selam ederim) arasında kalitesini belli edecektir. Eren Derdiyok da İsviçre’nin ileri ucunda merakla beklediğim başka bir isim.
Sırbistan ise takım olarak izlenmesi gereken, merak ettiğim bir ekip. Defansta Antonio Rukavina, Subotic, Kolarov, isimlerini hem bloglarda duyduğumuz hem de menajerlik oyunlarından tanıdığımız genç ve yetenekli oyuncular. Örneğin Aleksandar Kolarov’u seneye Inter’in sol beki olarak izleyebiliriz. Dortmundlu Neven Subotic 88'li, sağlam bir defans oyuncusu. Onu da önümüzdeki sezon şampiyonlar ligi birinci torba takımlarından birinde göreceğiz sanırım. Orta sahada Kacar, Tosic, Milijas, gibi Almanyada, İngilterede oynayan, hepsi 84 ve üzeri doğumlu, yetenekli futbolcular var. Krasic’ten bahsetmeye zaten gerek yok, dünyanın gözü onun üzerinde olacak. Forvette de Pantelic, Zigic gibi kalitesini kanıtlamış futbolcular var. Kimyaları tutarsa Sırbistan turnuvanın sürpriz takımı olabilir.
Arjantin'in ise hücum hattını nasıl kuracağı, ayrı bir merak konusu. Tevez, Di maria, Higuain, Milito, Aguero ve Messi. Bu saydıklarımızın hepsi harika bir sezon geçirdi. Tevez, milli formayla kulüp bazında gösterdiğinden çok daha iyi performans gösteriyor. Di Maria, Benfica’da adından çok söz ettirdi, daha da ettirecek gibi görünüyor. Higuain desek, Madrid’te Benzema’ya forma hasreti yaşattı sezon boyunca. Milito ile Aguero yüksek form grafiklerini birer Avrupa Kupasıyla süslemeyi başardılar. Tüm bunların üstüne bir de uzaylı Messi var. Altı adet çok yetenekli, iyi form tutmuş, moralleri yüksek forvet oyuncusu var. 4-0-6 oynasınlar diyesi geliyor insanın. Maradona’nın işi gerçekten çok zor. Kafası karışır da bu kadar adam yerine Martin Palermo’yu oynatırsa şaşırmayın.
Son olarak en sevdiğim futbolcudan bahsetmek istiyorum. Fransa’yı “elleriyle” turnuvaya taşıyan Thierry Henry, her zaman objektifliği bir kenara bırakmama sebep olmuştur. Futbol topunu hiçbir futbolcuya Henry’nin ayağına olduğu kadar yakıştıramıyorum. Güney Afrika 2010, 33 yaşındaki Henry’nin son büyük ulusal turnuvası olacak. Umarım yaratıcılığının son demlerini bizlere sunmaya fırsat bulur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder