Galatasaray
bu sezona geçen sene bıraktığı yerden başlayamadı. Hedeflenen ikinci
şampiyonluk geçen sene kazanılandan daha kolay elde edilecekmiş gibi bir hava
var. Ve bu beklenti futbolcuları biraz da olsa rehavete sürüklüyor. Beklentiler
yüksekken, kalesinde bu kadar fazla gol gören Galatasaray biraz hayal kırıklığı
yarattı sanki.
Beşiktaş
ile Galatasaray arasındaki maçın bu kadar enteresan bir oyuna sahne olması futbol
kamuoyunu yanlış yönlendirdi. Oynanan futbol olarak beklediğim gibi bir maç
oldu. Ancak Galatasaray’ın tabir-i caizse kendi kalesine 3 gol atmasını sürpriz
olarak değerlendirebilirim. Semih’in ve Hakan Balta’nın aynı maçta bu kadar
büyük hatalar yapması tekrar yaşanmayacaktır. Takım kalitesinden değil de
bireysel hatalardan meydana gelmiş bu beraberlik, sık tekrarlanılması muhtemel
olmadığı için Galatsaray’ı pozitif, diğer takımları negatif etkileyebilir.
Değerli
yorumcular “Galatasaray’ın hakem hataları sayesinde puan aldığını, Beşiktaş’ın
3 puanı kaçıran taraf olduğunu” iddia etti. Hakem kararları zaten saatlerce
tartışıldığı için bu konuda bir görüşüm mevcut değil. Bırakın hakem hatasını
maçtaki 6 gol de birilerinin hatalarından kaynaklandı. O yüzden kimin kaç puan
aldığı değil, oyun olarak kimin ne yaptığını hatırlatmak istiyorum. Deplasmanda olmasına rağmen bir derbi için
yeterli üstünlük sağlanmıştı. İlk 45 dakika boyunca ne yaptığını bilen,
rakibinin zaaflarını çözen, bunları değerlendiren ancak skora yansıtamayan bir
Galatasaray vardı. Beşiktaş’ın 3. golüne kadar bu durum böyle devam etti. Ancak
Beşiktaş’ın 3. golü Galatasaraylı futbolcularda şok etkisi yarattı. Özellikle
Selçuk ve Emre Çolak’ın “Ne oldu da 55 dakikada 3 gol yedik” algısıyla paniğe
kapıldığını düşünüyorum. Çünkü o ana kadar oyunu domine eden ve yönlendiren
ikili, o dakikadan sonra ayaklarına gelen topları şuursuzca savurmaya başladılar.
Bunu değerlendiren Olcay Şahan ve Fernandes oyunun 25 dakika boyunca Beşiktaş
tarafına kaymasını sağladı. Son 15 dakikada Selçuk’un tekrardan oyunu kontrol
altına almak istemesi ibreyi Galatasaray tarafına çevirdi.
Bursaspor
maçı daha olumluydu. Galatasaray’ın oyununun, takım uyumunun artması ve form
düzeyinin yükselmesi ile beraber pozitif seyrettiğini söyleyebilirim. Özellikle
Hamit ve Eboue’nin ikili oyunlarının artması hücum seçeneklerinin daha da zenginleşmesine
işaret ediyor. Hamit’in kondisyonunun yükselmesiyle beraber rakipler sol kanada
daha çok tedbir almak zorunda kalacaklar.
Medya
da şu sıralar Galatasaray’ın yediği duran top gollerine takmış durumda. Takımın
bu konuda geçen seneki kadar organize ve konsantre olmadığı aşikâr. Ama bence
durum abartıldığı kadar da vahim değil. Fenerbahçe maçındaki gollere bakarsak, ilki
Emre Çolak’ın sırtına çarpan çok basit, tesadüfî bir goldü. Ne savunmanın ne de
kalecinin hatası vardı. İkinci gol ise uzaklaştırılmış duran toptan sonra
pozisyonun devamında Umut Bulut’un ofsaydı bozmasıyla gerçekleşti. Yine önemli
bir hata yok. Beşiktaş maçında Melo’nun kendi kalesine attığı gol, bir
futbolcunun başına kolay kolay gelmeyecek, bir zamanlama hatası. Yine organizasyon
hatası yok.
Bursa
maçında yenilen ilk gol ve Kasımpaşa maçında yenilen golü, serbest vuruşu
kullanan oyuncuların becerisi olarak görüyorum. Günümüzde o noktalardan
kullanılan serbest vuruşlar neredeyse penaltı kadar önemli oldu. Kalenin içine
doğru atılan serseri toplar bile gol tehlikesini ciddi anlamda getiriyor. Bence
bu tehlikeleri yaşamamak için bir yol var: Orada faul yapılmayacak. Emre
Çolak’ın Kasımpaşa maçında yaptığı faul ve Hamit’in Bursaspor maçında yaptığı fauller
gereksizdi. Oto-kontrol artarsa bu sorun minimum düzeye inecektir. Bursaspor’un
attığı korner golü (ikinci golü) ise tamamen konsantrasyon eksikliğinden
kaynaklandı. O anda (85. dakika) futbolcular 3-1’in getirdiği rahatlıkla çevre
kontrollerini düzgün yapmadılar ve çok basit bir gol yediler.
Kısacası
Galatasaray’ın takım olarak, oyun organizasyonu olarak bir sorunu yok. Bireysel
hatalar üst üste geldi ve işler çok karışıkmış gibi göründü. (Melo ve Hamit’in
kondisyon eksiklikleri var ama şu milli maç arası sonrası takıma
yetişeceklerine şüphem yok.) Bana kalırsa, tek sorun rehavet ve oyun içinde
buna bağlı konsantrasyon kayıplarıdır. Hepiniz takdir edersiniz ki, futbolcu
psikolojisi Fatih hocanın uzmanlık alanıdır. Bu rahatlığı ve rehaveti
çözebilecek en iyi ismin Galatasaray’ın başında olduğunu düşününce benim de
beklentim artmaya başladı şimdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder