7 Eylül 2012 Cuma

Yanlış Anladık

Galatasaray bu sezona geçen sene bıraktığı yerden başlayamadı. Hedeflenen ikinci şampiyonluk geçen sene kazanılandan daha kolay elde edilecekmiş gibi bir hava var. Ve bu beklenti futbolcuları biraz da olsa rehavete sürüklüyor. Beklentiler yüksekken, kalesinde bu kadar fazla gol gören Galatasaray biraz hayal kırıklığı yarattı sanki.


Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki maçın bu kadar enteresan bir oyuna sahne olması futbol kamuoyunu yanlış yönlendirdi. Oynanan futbol olarak beklediğim gibi bir maç oldu. Ancak Galatasaray’ın tabir-i caizse kendi kalesine 3 gol atmasını sürpriz olarak değerlendirebilirim. Semih’in ve Hakan Balta’nın aynı maçta bu kadar büyük hatalar yapması tekrar yaşanmayacaktır. Takım kalitesinden değil de bireysel hatalardan meydana gelmiş bu beraberlik, sık tekrarlanılması muhtemel olmadığı için Galatsaray’ı pozitif, diğer takımları negatif etkileyebilir.

Değerli yorumcular “Galatasaray’ın hakem hataları sayesinde puan aldığını, Beşiktaş’ın 3 puanı kaçıran taraf olduğunu” iddia etti. Hakem kararları zaten saatlerce tartışıldığı için bu konuda bir görüşüm mevcut değil. Bırakın hakem hatasını maçtaki 6 gol de birilerinin hatalarından kaynaklandı. O yüzden kimin kaç puan aldığı değil, oyun olarak kimin ne yaptığını hatırlatmak istiyorum.  Deplasmanda olmasına rağmen bir derbi için yeterli üstünlük sağlanmıştı. İlk 45 dakika boyunca ne yaptığını bilen, rakibinin zaaflarını çözen, bunları değerlendiren ancak skora yansıtamayan bir Galatasaray vardı. Beşiktaş’ın 3. golüne kadar bu durum böyle devam etti. Ancak Beşiktaş’ın 3. golü Galatasaraylı futbolcularda şok etkisi yarattı. Özellikle Selçuk ve Emre Çolak’ın “Ne oldu da 55 dakikada 3 gol yedik” algısıyla paniğe kapıldığını düşünüyorum. Çünkü o ana kadar oyunu domine eden ve yönlendiren ikili, o dakikadan sonra ayaklarına gelen topları şuursuzca savurmaya başladılar. Bunu değerlendiren Olcay Şahan ve Fernandes oyunun 25 dakika boyunca Beşiktaş tarafına kaymasını sağladı. Son 15 dakikada Selçuk’un tekrardan oyunu kontrol altına almak istemesi ibreyi Galatasaray tarafına çevirdi.


Bursaspor maçı daha olumluydu. Galatasaray’ın oyununun, takım uyumunun artması ve form düzeyinin yükselmesi ile beraber pozitif seyrettiğini söyleyebilirim. Özellikle Hamit ve Eboue’nin ikili oyunlarının artması hücum seçeneklerinin daha da zenginleşmesine işaret ediyor. Hamit’in kondisyonunun yükselmesiyle beraber rakipler sol kanada daha çok tedbir almak zorunda kalacaklar.

Medya da şu sıralar Galatasaray’ın yediği duran top gollerine takmış durumda. Takımın bu konuda geçen seneki kadar organize ve konsantre olmadığı aşikâr. Ama bence durum abartıldığı kadar da vahim değil. Fenerbahçe maçındaki gollere bakarsak, ilki Emre Çolak’ın sırtına çarpan çok basit, tesadüfî bir goldü. Ne savunmanın ne de kalecinin hatası vardı. İkinci gol ise uzaklaştırılmış duran toptan sonra pozisyonun devamında Umut Bulut’un ofsaydı bozmasıyla gerçekleşti. Yine önemli bir hata yok. Beşiktaş maçında Melo’nun kendi kalesine attığı gol, bir futbolcunun başına kolay kolay gelmeyecek, bir zamanlama hatası. Yine organizasyon hatası yok.


Bursa maçında yenilen ilk gol ve Kasımpaşa maçında yenilen golü, serbest vuruşu kullanan oyuncuların becerisi olarak görüyorum. Günümüzde o noktalardan kullanılan serbest vuruşlar neredeyse penaltı kadar önemli oldu. Kalenin içine doğru atılan serseri toplar bile gol tehlikesini ciddi anlamda getiriyor. Bence bu tehlikeleri yaşamamak için bir yol var: Orada faul yapılmayacak. Emre Çolak’ın Kasımpaşa maçında yaptığı faul ve Hamit’in Bursaspor maçında yaptığı fauller gereksizdi. Oto-kontrol artarsa bu sorun minimum düzeye inecektir. Bursaspor’un attığı korner golü (ikinci golü) ise tamamen konsantrasyon eksikliğinden kaynaklandı. O anda (85. dakika) futbolcular 3-1’in getirdiği rahatlıkla çevre kontrollerini düzgün yapmadılar ve çok basit bir gol yediler.


Kısacası Galatasaray’ın takım olarak, oyun organizasyonu olarak bir sorunu yok. Bireysel hatalar üst üste geldi ve işler çok karışıkmış gibi göründü. (Melo ve Hamit’in kondisyon eksiklikleri var ama şu milli maç arası sonrası takıma yetişeceklerine şüphem yok.) Bana kalırsa, tek sorun rehavet ve oyun içinde buna bağlı konsantrasyon kayıplarıdır. Hepiniz takdir edersiniz ki, futbolcu psikolojisi Fatih hocanın uzmanlık alanıdır. Bu rahatlığı ve rehaveti çözebilecek en iyi ismin Galatasaray’ın başında olduğunu düşününce benim de beklentim artmaya başladı şimdi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder