2012 yılı futbolda hak edenlerin her zaman yüzünün gülmediği bir sene olarak hatırlanacak. Ne var ki başarılı olmak için önce onu hak etmek gerektiğini düşünenlerin ve bu uğurda çalışanların yılmasına engel olacak birkaç güzel örneğin her şeye rağmen gerçekleşmesi, motivasyonunu kaybetmeye yüz tutmuş milyonlarca güzel oyun sevdalısı futbolseverin, bu tarz futbola ve emeğe olan inançlarını ayakta tutmasını sağladı.
Allah’a şükürler olsun ki bu güzel birkaç tane örnekten biri, tuttuğumuz takıma isabet etti. Sarı kırmızı renklerin şampiyonluk kutlamalarına ne kadar yakıştığına bir kere daha tanık olduk. Efendi bir şekilde, kimsenin mutsuzluğundan kendimize mutluluk payı çıkarmaksızın, bir haftadır kutlamayı sürdürüyoruz.
Her şampiyonluk hak edilmiş şampiyonluktur. Ama o kadar hak ettik ki bu şampiyonluğu, şampiyonluk kupasını “Kadıköy’de Fenerbahçe’nin elinden” kapıp getirdiğimiz düşüncesi bile aklıma fazla gelmiyor. Çünkü Galatasaraylılar olarak, bu süreçte, aklımız hep 34 haftalık ilk etabın sonucunda kaldı. Kafamız net bir şekilde, 9 puan farkla önde bitirip şampiyon olduğumuz düşüncesi üzerinden çalışıyor. Süper Final'de Fenerbahçe’yle “şampiyonluğumuzu hak ettiğimizi gösterme maçları” adı altında iki maç oynamışız gibi sanki.
Arena’da kaybettiğimiz maçta olsun, Kadıköy’deki son maçta olsun, karakter ve kalite olarak ne kadar üstün olduğumuzu gösterme şansına eriştik. Bu maçların ironisi, gereksiz de olsa, adaletin yerini bulacağı şekilde farkımızı kanıtlama şansını takımımıza bir kere daha sunmasıdır. Bu zevkli iki mücadele, “oyunu oynamama” fikrine sahip her türlü futbol öğesini umutsuzluğa sevk etti. Böylece kulübümüz bu anlamda Türk futbolunun geleceğine yönelik bir katkı sundu.
Futbol bu sene adaletsiz olabileceğinin bazı örneklerini sunsa da yurtdışında “kuralsız” olmadığı için, Galatasaray adına herhangi bir korku unsurunun ve stresinin Avrupa karşılaşmalarında yer almayacağını söyleyebiliriz. Aslında bunu söylemeye bile gerek yok, çünkü Galatasaray için Avrupa arenası her zaman yerli müsabakalardan daha rahat olmuştur. Bunun güzel olmaya çalışan futbolumuzu daha çeşitlendireceğini ve geliştireceğini tahmin edebiliyoruz. Yapmak istediklerimizi yerel ligde gösterdiğimizden daha fazla gösterebileceğimizi düşünüyoruz. CL'de Salı veya Çarşamba akşamı 21.45’te oynanacak bir Galatasaray maçına her Galatasaraylı'nın ne denli özlem duyduğunu, Fatih Hoca'nın "Allah kimseye gördüğünden daha aşağısını nasip etmesin." temennisi iyi açıklıyor.
Teknik olarak, yeni sezondan beklentim hücum çeşitliliklerindeki yükseliş, daha hızlı ve kaliteli pas yapmak ve takımın defansif olarak daha komple bir görüntü sergilemesi olacak. Şampiyon takımın üzerine yapılmış doğru transfer seçimleriyle pozitif gelişmelerin yaşanacağını düşünüyorum. Bu teknik detaylar halledilecekmiş izlenimini zaten veriyor. Fatih Hoca, yaşından mı yoksa tecrübesinden mi geldi bilmem, bu sezon üzerine giydiği olgunluk, sakinlik yeleğini giymeye devam ederse sorun yok. Umarım şampiyonluğun etkisiyle bu yeleği üzerinden atmaz. Tek temennim budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder