31 Mayıs 2011 Salı

Fatih Hoca Beklere Yönel


İmparator, Grande Terim, Signore Terim… Benim için sadece Fatih Hoca. Türk Milli takımını ilk defa Avrupa Futbol Şampiyonasına taşıyan, Galatasaray’la Türk futbol tarihinin en parlak dönemini yaşayan, İtalya’ya gidip, Fiorentina’da çok sevilen, AC Milan gibi bir takımın başına geçen efsane isim. Yaşadığı bunca başarıdan sonra bir şekilde İtalya’dan ayrılıp tekrar Galatasaray’ın başına geçmiştir. Galatasaray’a en parlak zamanını yaşatan adam, daha da parlatamamış, aksine zor günler yaşatmıştır. Milli takımı şampiyonalara alıştıran adam, artık Avrupa’nın en iyi takımlarından sayılan Türkiye’yi Dünya Kupasına götürememiştir. Bu futbol toplumunu başarılara alıştıran da, daha sonra hayal kırıklığı yaşatan da kendisidir. Bu noktada “Ben ne yapsam kendim yaptım, siz karışamazsınız” dese yine haklıdır.






Bu konuda fazla bir beklentim yok ancak temennimiz, hızla yükselip hızla inen kariyer çizgisinin, Galatasaray’daki 3. döneminde çok daha yükseklere çıkmasıdır. Fatih Terim çalışmalarına çoktan başlamıştır ama Galatasaray’da acilen yapılması gereken değişiklikleri kendimce yazmak istiyorum.






Öncelikle, kazanan kimliğini kaybetmiş, kaybetmeye alışmış futbolcuların gönderilmesi gerekiyor. Biz taraftarların teknik bilgisi yeterli olmasa da hep aynı cümle içinde yan yana saydığımız Barış, Sarp, Ayhan, Balta gibi oyunculardan acilen kurtulmamız gerekiyor. Artık her taraftarın ağzına yapışan "yerli oyuncu kalitesini yükseltmeliyiz" gözden kaçırılmamalı, "Atila Turan, Jem Karacan, Nadir Çiftçi, Ömer Toprak..." gibi gurbetçilerin takıma katılması sağlanmalıdır. Dünya’nın en iyi defans oyuncusu bile olsa (ki asla değil) Servet Çetin’in bu takıma hem saha içinde hem saha dışında zarar verdiği ve bundan asla vazgeçmeyeceği göz ardı edilmemelidir.

Gerçekleşmesine ihtimal vermiyorum ama transfer bütçesinin büyük bir kısmının beklere harcanmasından yanayım. Takımın yıldız oyuncusu her zaman forvet veya orta sahadadır ama biz bu sefer bu unvanı bek oyuncularımızdan birine verelim. Şampiyonlar Ligi 1. torbasındaki takımlardan birinde sağ veya sol bek olarak oynayabilecek(oynayan) bir futbolcuyu, Avrupa Kupalarına katılamayan Galatasaray’a getirelim. Rakiplerimize “Ayranı yok içmeye…” diye başlayan deyimi kullandıracak kadar büyük bir isim olsun. Kısaca özetlemek gerekirse, 1. Torbadaki takımlardan birinin forvet oyuncusu bütçemizi aşar. (Drogba hayalimizdir) Ancak 2. torbadaki takımın forvetini alabiliyorsak, aynı bütçeyle 1. torbadakinin bek oyuncusunu alalım diyorum. Birinci sınıf bir bek oyuncusu, maliyeti aynı olmasına rağmen ikinci kalite hücum oyuncusundan daha fazla katkı sağlayacaktır.


Neden iyi, yetenekli bek?

Çünkü yetenekli bir bek takıma iki kişilik katkı yapabiliyor. Ayağı düzgün, hücumu seven, oyun bilgisi yüksek bir bek ile hücum aksiyonlarına ekstradan bir oyuncu dahil olmuş oluyor. Bu da bir oyuncunun boş kalması demek oluyor ve göze hoş gelen futbolun en önemli sonuçlardan biri, gol pozisyonu sayısını arttırıyor. Artık Roberto Carlos, Cafu, Javier Zanneti, yeni dönemden Dani Alves, Evra, Maicon örnekleri ayyuka çıktı ancak onlar dışında gözümüzün önünde Gökhan Gönül – Fenerbahçe, Ivan de Souza – Gaziantep, Mamadou Sakho – Paris Saintgermen, Taiwo – Marsilya, Srna – Shaktar Donestk, Coentrao – Benfica, Filipe – Atletico Madrid örnekleri de var. Bu arkadaşların ortak yaptığı şey; takımlarının hücum varyasyonlarına çeşitlilik, derinlik ve akıl katmaları. Bu sayede takımları maç başına 3-4 tane ekstra pozisyon buluyor ve gol sayıları otomatikman artıyor. Maç boyunca 40 kere bindirme yapıp 35 tane orta açan bekin takıma katkıdan çok zarar verdiğini, takımın hücum organizasyonun monotonlaştığını ve bunun sonucunda takımın önlem alınması kolay bir takıma dönüştüğünü unutmamalıyız. Korner çizgisine yakın bir yerde topla buluşan bir bekin tek seçeneği topu içeri doğru şişirmek değildir, orada yapacağı içeriye doğru yerden sert bir pas ya da orada atacağı kısa bir çalım takımını kolayca pozisyona sokabilir.

Fatih Hoca’nın 2000 ruhunu geri getirmeye çalışmak yerine Hakan Ünsal’ın, Ergün Penbe’nin, Fatih Akyel’in ve bir gurbetçi olarak Ümit Davala’nın özelliklerini hatırlamasını istiyoruz.

2 yorum:

  1. Selamlar,

    Güzel bir değerlendirme olmuş.

    BAM adı altında değerlendirdiğimiz Barış ile Ayhan'ın Kalli zamanında nasıl oynadığını bir hatırlayalım.

    Eğer Skibbe ve Rijkaard dönemlerini yaşamamış olsa idik,kendileri takımda kalıp,Fatih Hoca ile bir ivme yakalayabilirlerdi ama artık bu imkansız.

    Dediğin gibi winner değil artık onlar ve kaybetmeye alıştılar. Bu en büyük sorun. Artık onlardan hayır gelmesi çok ama çok zor.

    Bekler önemli. Özellikle sol bek. Sağ bekte Sabri'ye inanıyor ve Fatih Hoca ile yükseleceğini düşünüyorum

    Sol bek içinse bir yabancı şart gibi.

    Şimdi Galatasaray'ın kadrosundaki yabancılara bir göz atalım.

    Baros,Culio,Pino,Stancu,Elmander etti 5. Kaleci 6,orta saha 7, olası bir Drogba transferi eder 8. 2 tane daha hakkımız var. Bunları orta saha ve stoper için kullansak yabancı hakkımız dolmuş oluyor.

    Culio,Pino ve Stancu 3 lüsünden biri -belki de hepsi- ayrılmalı takımdan. Ancak böyle bir durumda sol bek için yabancı hakkımızı kullanabiliriz.

    Orası için ilk aklıma gelen isim Zhirkov.
    Ama bunun için Galatasaray'da görev almaması gereken Pino ve Stancu isimleri ile yolların ayrılması lazım.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. @oguzcan,

    değerlendirmen için teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil