25 Şubat 2011 Cuma

Beklentiler Yüksek Hocam!


Keşke Dynamo Kiev 5. golü de atsaydı da, şu “4” rakamıyla yapılan esprileri yapamasaydı kimse. Zoruma gidiyor. Futbolda çok değişken var. Hakem, rakip, zemin, taraftar… En ufak bir şanssızlık, sonuçları büyük ölçüde etkiliyor. İki Dynamo Kiev ve Fenerbahçe derbisinin ortak noktası yenilen 4 gol değil, erken dakikalarda gelen dandik gollerdir benim için. Dandik kelimesini kullanmamın sebebi, normal şartlarda gol olma ihtimali çok düşük olan pozisyonlarda, topun bir şekilde çizgiyi geçmiş olmasıdır. Top yuvarlaktır, çizgiyi ne zaman, nasıl geçeceği tahmin edilemez. Beşiktaş’ın bu haftaki şanssızlık değişkeni, üç önemli maçta üst üste erken vakitlerde topun azizliğine uğramasıdır. Abartılacak bir durum yok demek istiyorum ama Beşiktaş’ın bu sezonki düsturu abartı üzerine kurulu olduğu için bir şey diyemiyorum.


Ligin ikinci yarısı başlarken, Avrupa Kupası’nı almanın zor olduğunun, ligde şampiyon olmanın daha da zor olduğunun farkında olan bilinçli bir Beşiktaş taraftarı için üzülecek bir durum yok. Ancak sezon ortasında öyle büyük bir beklenti yaratıldı ki, şu an herkes kendini sudan çıkmış balık sanıyor. İşin garibi de bu işte; sudan çıkmış balık değil, kendini öyle sanıyor.

Öyle gösterişli bir transfer sezonu geçirdiler ki, bu adamlar ne işe yarayacak diye sormadı kimse. Beşiktaş bu transferleri yaparken etrafıma soruyordum, yeni gelenler Avrupa’da oynayacak mı? Hayır. Tamam, ama ligde de şansı pek yok Beşiktaş’ın, bu şaşaa neden? Kimsenin cevap vermeyişinden bu işte bir terslik olduğunu anlamalıydım. Yüksek hedefler koymanın zarardan çok, faydası olduğuna inanıyorum. Ama olmayacak duaya âmin demenin bir anlamı da yoktur ki.



“17’de 17 yapmak” deyimini cümle içinde ilk kim kullandı, çok merak ediyorum. Mourinho bile böyle iddialı bir çıkış yapmamıştır bu güne kadar. ( Sezon ortasında yapmaya kalksa, hocam Barcelona ile bir daha oynayacakmışız, üstelik bu sefer kupa maçı da denk geldi aynı haftada iki kere oynayacakmışız diye uyarıp moralini bozarlardı diye tahmin ediyorum.)


Transferlerin lanse edilişi ise ayrı bir fiyaskoydu benim gözümde. Ne hücum ne de savunma anlamında Ernst, Guti, Necip, Aurelio gibi futbolcuların hiçbirinden üstün olmayan Fernandes’in yıldız diye tanıtılması çok komikti. Almeida gibi, iyi futbolcu olarak nitelendirilebilecek bir forvetin, Real Madrid’in isteyip alamadığı futbolcu unvanıyla getirilmesi başlı başına bir yanlıştı. Simao Sabrosa gibi çok kaliteli bir oyuncu Almeida’nın gölgesinde kaldığını anlasa ne düşünürdü acaba?
Kısacası Beşiktaş kulübünün ciddi bir yönetim sıkıntısı ve yüksek beklentiler dışında bir problemi yoktur. Scuhster’in hataları vardır. Ama şu anda Schuster’in gitmesinin kimseye faydası olmaz. Geçen sene Galatasaray’ın yaptığını yaptı Beşiktaş. Fenerbahçe modeli yapmaya kalktı. Bol transfer. Büyük vaatler. Tek tük maçlarda harika bir oyun. Kısaca, göz boyamaca! Sporun değil de daha çok politikanın ruhunda bulunan bir model. Maalesef bu modelin başarılı olabilmesi için gereken en önemli unsur sadece Fenerbahçe’de bulunuyor. Aziz Yıldırım. Ne Galatasaraylı ne de Beşiktaşlı yöneticiler bu sitemi kullanmak için yeterince yetenekli olmadıklarını anlayamadılar. Umarım tekrar denemeye çalışmazlar. Tereciye, tere satılmaz.

1 yorum:

  1. ''17’de 17 yapmak” deyimini cümle içinde ilk kim kullandı, çok merak ediyorum.

    Ben ilk Sinan Engin'den duydum :)

    YanıtlaSil