8 Ekim 2009 Perşembe

Ah Rijkaard Ah


Rijkaard’ın Galatasaray’ı çalıştıracağını duyduğumda tedirgin oldum ama bu tedirginlik çok kısa sürdü(birkaç dakika kadar!). Çünkü imza atıldıktan sonra oluşan ve sürekli artan olumlu hava sayesinde, sezon boyunca oluşabilecek her türlü aksaklığın göz ardı edileceğini, böylece yeni teknik direktörün uzun seneler çalışabileceğini sanmıştım. Sezon başında üst üste gelen bol gollü galibiyetlerin de Rijkaard’a sağlam bir güven ortamı sağlayacağını, kredisini daha da artıracağını düşünmüştüm. Ama yine umduğum gibi olmadı. Umduğumu bırakın, tahmin edebileceğimden çok daha hızlı bir şekilde “Defol Rijkaard” sayhaları başladı.

Bir iki beraberlik ve mağlubiyet üst üste gelince, sezon başından beri baş tacı yaptığımız adamı futboldan anlamamakla suçlamaya başladık. Yıllarca, -sistemsiz oynuyoruz-takımın ne yaptığı belli değil- her hafta farklı oyun- sistem, sistem diye hayıflandık. Şimdi de adamın biri sistemini oturtmak için ısrar ediyor diye onu takıntılı ilan ediyoruz. Oyunculara sağlam bir oyun sistemini belletmek için uğraşıyor diye “B planı yok” diyoruz.

Sezon başını hatırlayın. Rijkaard’ın takımının ilk haftalarda başarısız olacağını, uzun süren bir hazırlanma, alışma süreci geçmesi gerektiğini söylüyorduk. Yanıldık. Galatasaray lige fırtına gibi bir giriş yaptı. Bol gollü maçlar geçirdi. Çok iyi oynamıyordu ama şanslıydı. Bu alışma sürecinde bile, normalde kaybedilmesine tahammül edilecek puanları güle oynaya topladı. Derbi kazandı, Deplasmanda Panathinakos’u yendi. Cimbom Barcelona ile , Arda Messi ile kıyaslanmaya başlandı. Bu duruma Galatasaray’ın şansı mı demeliyim yoksa şanssızlığımı, karar veremedim. Kamuoyu birkaç mağlubiyete sesini çıkarmayacakken, Galatasaray o kadar iyi sonuçlar aldı ki, bol gollü galibiyet serisinden sonra gelen birkaç beraberlik ve mağlubiyet, hayal kırıklığı getirdi. Rijkaard’ın tek forvet(!) ısrarına korkaklık denmeye başlandı. Aynı oyun sistemini oturtmaya çalışması, değişiklik yaparken oyun tarzını bozmaması, B Planının olmayışıyla açıklandı. O kadar seviyesiz oldu ki yine Nonda ile Baros birlikte oynamaz mı? diye bile soruldu. Nonda ile Baros tabiî ki birlikte oynar ama bu sistem değişmeyeceğine göre ikisinden biri kanat oynar. Keita, Arda, Kewell, Aydın hatta Sabri varken Baros neden kanatta oynasın ki? Galatasaray tek forvet oynamıyor ki sıkıştığımızda ikinci santrofor girsin. Galatasaray, ikisi nispeten daha geride ve kanatta olmak üzere 3 hücum oyuncusu artı birde ofansif orta saha ile oynuyor. Keita oyundan çıkarken yerine Kewell değil de Nonda girer, Baros’la beraber oynamış olurlar. O zaman da Kewell gibi üstün bir futbolcuyu yedekte bırakıp suçlu olursunuz. Bu mantıkla ilerlersek hata yapmak (daha doğrusu hata bulmak(!)) kaçınılmaz olur.

Ben bir süre daha Galatasaray’dan güzel futbol beklemeyeceğim. Rijkaard’ın uzun yıllar başarı(eşittir güzel futbol) yakalayacak bir temel attığına inanıyorum. Ve en önemlisi Galatasaraylı futbolseverlerin birçoğunun da benim gibi düşündüğünü biliyorum.

1 yorum:

  1. Fanatik galatasaray taraftarı olarak, yazınıza sonuna kadar destek veriyor ve tüm gs camiasına takımımızı sabırla desteklemesini isterim.

    YanıtlaSil