Orta kelimesi net bir kelime değildir. Az mı çok mu, sağ mı sol mu belli değildir. Ortada bir kelimedir. Zaten biz de bu kelimeyi adresi belli olmayan pasları belirtmek için kullanıyoruz. Futbolumuzda böyle bir kavramın olması, bu kelimenin bir pas çeşidi olarak kullanılması bile üzücü.
Futbol zar atılarak oynanan bir şans oyunu olsaydı, rastgele pas atmak, belki bir takım arkadaşım vurur diye topu kale önüne yollamak kabul edilebilir bir strateji olurdu. Oysa günümüz futbolunda topa sahip olmak en önemli oyun stratejisi. Topu kaybetmek, oyundan düşmek demek. Topu ayağında tutamayan takım maç boyunca ezilir, oyunda söz sahibi olamaz.
Bizim “orta” olarak kullandığımız kelimenin İngilizce karşılığı “cross” tur. Cross’un kelime anlamı çapraz olduğu için futbolda kullanıldığında çapraz yapılan pas anlamına gelir. Yani anlamda herhangi bir belirsizlik, rastgelelik yoktur. Bekli de orta yerine çapraz pas desek, futbolcularımız pası takım arkadaşlarına atmaya çalışırdı. Sürekli adresi belirsiz paslar yapılan, kaleci çalıştırır gibi toplar atılan bir maçtan nasıl zevk alınır ki? Oysa ayağa pas yapan, basit ama sağlam oyun kurgusu olan takımların yapacağı maçlardan keyif almamak, futbola pek ilgisi olmayanlar için bile mümkün değildir.
Spikerlerimizin orta kelimesini ne kadar çok kullandığına dikkat edersek futbol karşılaşmalarının nasıl basit, kalitesiz oynandığını anlarız. Örneğin milli takımın sağbeki “Sabri” geçen sezon 45 orta yapmış ve bunların sadece iki tanesi isabetli olmuş. Bu adam bu kadar yeteneksiz olmadığına göre problem fiziksel değil. Demek ki futbol anlayışında hatalar var. Basit birkaç pas yapıp daha müsait pozisyonlar yaratmak yerine, topu biran önce ayağımdan çıkarayım, kale önüne rastgele bir pas atarsam belki biri vurur diye düşünüyor. Ligimizde böyle çok örnekler var. Futbolcuların böyle davranmalarının sebebi, akıllarına başka bir seçeneğin gelmiyor oluşudur. Çizgiye kadar inmişken geriye dönmenin racona(!) ters olduğunu düşünüyorlar sanırım. Bu oyuncuların hücum anlayışını bu saatten sonra değiştiremeyeceğimize göre yeni nesil futbolcuların mantalitesini geliştirmek lazım. Fiziksel antrenmanların yanında, zihinsel olarakta çalıştırmak, oyun zekâlarına katkı sağlamak gerek. Günümüz teknolojisinden yararlanıp, maç videoları üzerinde çalıştırmak, uluslar arası maçların görüntülerinden örnekler vererek, nerede ne yapmalı türünden dersler vermek, gençlerin gerçekçi futbolun faydalarını kavramalarına yardımcı olur. Birtakım istatistikler ile ayağa top oynamanın, rastgele top oynamaktan daha kolay ve daha olumlu sonuçlar getirdiğini oyuncularımıza belletmek lazım. Öyle çok yüksek teknolojilere de gerek yok. Play Station’da futbol oyunu oynarken bile topa sahip olmanın değeri anlaşılabilir. Topu kaleye direk gönderebilecek yerde ancak yanında iki defans oyuncusu olan arkadaşı yerine kaleye uzak da olsa aldığı topu rahatça kullanabilecek arkadaşını tercih etmesi öğretilebilir.
Şu anki futbol anlayışından ümidim yok. Ama iyi eğitilmiş gençler sayesinde bu anlayışın değişmesini, pratik futbol oynayan, hızlı düşünen, hücum fırsatlarını sakin bir şekilde olumlu değerlendiren bir neslin gelmesini umuyorum.
İki gündür düşünüyorum, Messi’nin orta yaptığı her hangi bir pozisyon hatırlamaya çalışıyorum. Aklıma bir tane bile gelmedi. Messi bu işin doruk noktası. Kimseden onun gibi olmasını bekleyemeyiz. Pratikte Messi’ye ulaşmak imkansız ancak en azından teorik olarak ona ve onun gibilere yaklaşmaya çalışmak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder