Her gün ilaç niyetine en az bir Ronaldinho video'su izlemek lazım abi bence. İsviçreli bilim adamları araştırsın bunu bak, kesin bir çok hastalığın tedavisinde kullanılmaya başlanır. Başka bir şey beni 5 dakika boyunca gülümsetemez ki!
Göze hoş gelen, keyifli futbolun en basit tanımını kendimce şöyle yapabilirim: "Tüm takımın dâhil olduğu birkaç sade pasla gelip atılan bir gol, uzaklardan “belki girer” diye çekilmiş bir şutla gelen golden daha değerlidir. Burada kritik nokta işi şansa bırakmamak. Şans faktörünün en aza indirgendiğini fark eden seyirci, hak edenin kazandığına tereddütsüz inanıyor ve izlediği futboldan maksimum keyif alıyor."
29 Eylül 2011 Perşembe
11 kişilik bir Drag Yarışı
Arabalar birbirine rakip değil. Hepsi ayrı telden çalıyor. Ama sadece eğlenmek için yapılmış yarışlar, sporun doğasında var.
22 Eylül 2011 Perşembe
Owen Hargreaves gol atmış.
21 Eylül 2011 Çarşamba
AVRUPA’NIN ARDA’SI
Kaç senedir Arda’nın Avrupa’ya gitmesini istiyoruz ya, bu isteğimizin klasik sebepleri vardı. Ligimizde mental olarak yeterince gelişemeyecek olması, yaşı ilerlemeden gidip o en sevdiğim röportajında bahsettiği eksikliklerini gidermesi, hep şikâyet ettiğimiz basın değil de, sadece işine geleni takip eden zihniyetin etkisinden kurtulmasını istiyorduk. En iyi topu oynadığında bile, “bir önceki maç niye böyle oynamadı” gibi saçma yorumların uzağında olmasının daha iyi olacağını biliyorduk. Ancak bu klasiklerin dışında öyle bir sebebim daha var ki, en sıkı Galatasaraylı dostlarım bazen şöyle tespitler yaptılar: “Sen Arda Turan’ın iyiliğini, Galatasaray’ın iyiliğinden daha öncelikli buluyorsun.” Mecburen cevap olarak evet demek zorunda kalıyordum. Bazen bir şeyden son derece eminsinizdir ve o konuda sizden çok daha az kafa yormuş biri gelip lakayıt bir şekilde aksini iddia eder ya. Had safhada sinir bozucudur. İşte hepinizin etrafınızda duyduğunuzdan emin olduğum, Arda Turan’ın Avrupa’nın büyük liglerinde oynamak için yetersiz olduğu iddiası da benim sinirlerimi alt üst etmeye yeterli oluyordu. Cevap vermeye gerek duymadığım için de her defasında Arda’nın Avrupa’ya gidip kendini kanıtlamasını daha fazla istiyordum. Bunu belki de Arda’nın kendisi kadar çok istiyordum. Bu sezon’un sonunda saçma iddia sahiplerinin hepsine Arda ile ilgili görüşlerini tekrar sormak için sabırsızlanıyorum.
Arda daha fazla sivrilmeden yazmak istedim. Çünkü Arda kapasitesinin yarısını bile göstermedi, hani sazı eline almak derler ya, daha başlamadı. En önemli özelliğini sunmadı daha, sorumluluk almaya başlamadı. Bir futbolcunun lider olması için sırtına basılan bir numaraya ya da koluna takılacak bir pazubanda ihtiyacı yoktur. Hücum esnasında topu istersen, oyun kısırlaşırken, takımın zor durumdayken, beklentiler düşmüşken üç kişinin arasına ayağında topla dalıp risk alıyorsan bir süre sonra lider olursun zaten. Çok iyi kapanan bir defansa karşı top çevirirken, 70-80 dakika oynayıp deneyecek bir şey kalmadığında elini kaldırıp pas isteyecek oyuncudur Arda Turan. Benim için en önemli özelliği de budur. Oyuncuların bireysel olarak top ile ne kadar oynadığı gibi çok da verilmeyen bir istatistik ise Arda’nın bu özelliğini kanıtlıyor. Bazı maçlarda 5-6 dakika topla oynuyor Arda. (Bu özelliği sorumluluk alan futbolcu olarak tanımlamak istiyorum, en belirgin örnek olarak da Steven Gerrard’ı verebilirim.)
Arda’nın yeteneğinin farkında olup Galatasaray’dan gitmesini istemeyenleri ise Sarı-Kırmızı renkleri her şeyden daha büyük gördükleri için haklı buluyorum. Ekşisözlükte şöyle bir ifade okumuştum, çok güzel özetliyor: - Arda’nın Atletico’ya gidişinde, çocuğunu yurtdışına okumaya gönderen bir aile gibi hissediyorum. Gözümün önünde olmayacağı için üzülüyor, ama onun adına daha faydalı olduğunu bildiğim için seviniyorum.-
Daha fazla uzatmadan, Arda’yı iki sene içinde birinci torba takımlarından birinde izleyeceğimize inandığımı belirtmek istiyorum.
14 Eylül 2011 Çarşamba
12 Eylül 2011 Pazartesi
11 Eylül 2011 Pazar
İşinin ehli derler ya, Juninho!
Fransa'da, İspanya'da, Katar'da, şimdi de memleketinde Vasco formasıyla yazmaya devam ediyor.
10 Eylül 2011 Cumartesi
Brezilyalılar ve garip gol sevinçleri
Neymar, Avai'ye karşı gol atan arkadaşına sevincini defalarca tokat atarak gösteriyor. Parmak sallayıp seyirci selamlamak da Ronaldo'nun işiydi zaten. (orjinal Ronaldo)
Felipe Anderson'un göl kıvamındaki sahada attığı gol de alkış alıcak cinsten.
Klose hiç değişmiyor
szólj hozzá: Mil 0-1 Laz
Dün akşam, Milan'ın Lazio ile 2-2 berabere kaldığı maçta Klose'nin harika golü.
8 Eylül 2011 Perşembe
7 Eylül 2011 Çarşamba
Red or Black // Van Persie or Fabregas
Red or Black in son bölümünün iki ağır konuğu var. Van Persie ve Fabregas. Yarışma konusu doğal olarak futbol. Son derece keyifli.
Bilmemkaçıncı "Messi ya la" vakası
Hakem arkadaşımız, Venezuella ile oynanan hazırlık maçı öncesi Messi ile fotoğraf çektirmeye çalışıyor. Facebook'a koyacak sanırım. Haksız mı, bence değil.
VİYANADA AÇIK HAVA OPERASI vs. TÜRK FUTBOL SEYİRCİSİ
Viyana'da bilet tükendiği için Opera'ya gidemeyip dışarıdaki ekrandan izlemek zorunda kalan kalabalık, bir darbede bizimkilerden almış. Bizim Tribün çocuklarının sesi, tabiki hoparlörleri bastırmış. Biraz da küfür ediyorlar sanki.
6 Eylül 2011 Salı
1 Eylül 2011 Perşembe
Ronaldinho vs. internacional by nitter
Madem Brezilya'da kaldı, Ronaldinho'nun güncel hallerini özet görüntülerden takip etmeye devam edelim. Nitter'in özel videolar'ıyla R10'un oynadığı maçlardan görüntüleri burda paylaşacağım. Santrada oyunu başlatırken bile daha bi güzel dokunuyor topa bu adam.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)