12 Temmuz 2011 Salı

Kazanmayı Seven Başkan


Bir öğrenci sınavda neden kopya çekmeye ihtiyaç duyar? Çünkü sınava yeteri kadar çalışmamıştır. Sınava hakkını vererek çalışan öğrenci kopya çekmeyi aklından bile geçirmez. Çünkü soruların tümünü cevaplandırabileceğine dair özgüveni yüksektir.
Fenerbahçe Aziz Yıldırım’ın 13 senelik başkanlık döneminde, şu an muallakta olan şampiyonluğu dahil olmak üzere 5 kere şampiyonluk elde etti.

Ben de Galatasaraylı kimliğimi bir yana bırakıyorum. 25 yaşındayım. 13 senelik Aziz Yıldırım’ın başkanlığı süresince her sene Fenerbahçe’nin 34 lig maçının en az 20 tanesini 90 dakika canlı izlemişimdir. Bu 13 sene boyunca, “Fenerbahçe’nin muhteşem oynadığı aklında kalan maç veya maçlar var mı?” diye sorsalar Denizli’de şampiyonluğu kaybettiği sene Galatasaray’la kendi evinde oynayıp 4-0 kazandığı maç derim. Bir de Zico zamanında CL’de Kadıköy’de oynadığı maçları söylerim.

13 sene için 13 x 34 lig + Avrupa maçlarını bir araya koyduğumuz zaman topu topu 5 tane harika maç hatırlıyorsam, burada bir sıkıntı var demektir.

Fanatizmi bir yana bırakmış, futbol sevdalısı Fenerbahçeli arkadaşlarımın çoğu da Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım dönemi boyunca doğru düzgün, tüm maçların hakkını tam anlamıyla vererek top oynamadıklarından şikâyetçiler. Yanlış anlamayın, kazandıkları şampiyonlukların hiçbirinde şaibe aramıyorum. Ama bu dönem boyunca sınav için çalışmanın yeterli düzeyde olmadığından bahsediyorum.



Türkiye Süper Ligi hepimizin bildiği gibi büyük takımların hegemonyasında geçiyor. Hangi büyük takım o sene diğerlerinden biraz daha farklı bir şeyler ortaya koyuyorsa genelde şampiyonluğu elde ediyor. Futbolun ülke içi organizasyonsuzluğunun sonucu olarak büyük takımlar sadece formalarını koysalar ligi zaten ilk 7-8 sırada tamamlıyorlar.

Fenerbahçe ne yazık ki Aziz Yıldırım dönemi boyunca sadece ligde şampiyon olmayı bir hedef olarak gördü ve bu dar vizyonla takımı iyi oynamaya yönlendirecek değil de taraftarı coşturacak, medyayı kendi tarafına çekecek, günü kurtaracak yıldız transferlere yöneldi. Bu vizyon Türkiye’de ligleri silip süpürmeye yetebiliyor. Ama foyamız Avrupa’da ortaya çıkıyor. Takımlar elde ettikleri lig şampiyonluklarının ne kadar başarılı bir çalışma sistemiyle elde edildiğini Avrupa’da görme şansına erişiyorlar. Maalesef kulüp takımı düzeyinde son birkaç yıldır çok gerilerdeyiz. Ortalama seviyede Avrupa takımları sadece fiziki güçleriyle takımlarımızı alt ediyorlar.

Bu gözlemin tek bir açıklaması var. Başarıların gelmesi, iyi plan ve iyi bir çalışma sistemi kurulmasından ziyade; bireysel performanslar, ekstra şans, karşı takımların zayıflığı gibi faktörlerin birleşmesiyle gerçekleşiyor.

Geçen yazımızda, şike gündeminde en çok zarar görecek olanın, “futbol” olduğundan bahsetmiştik. Diğer mağdurlar da Fenerbahçe teknik heyetini temsilen Aykut Kocaman, futbolcuları temsilen ise kaptan Alex’tir benim gözümde. Fenerbahçe’nin yıllardır doyurucu futbol oynamadığını kabul etmemize rağmen, son sezonu istisna olarak gösterebiliriz. Yıllardır ilk defa Fenerbahçe maçlarını keyif alarak izlediğimi ve sezon başından beri, bunun Aykut Kocaman’ın eseri olduğunu savunduğumu belirtmek isterim. Aynı şekilde Alex’in üstün performansından da son derece keyif aldığımızı kimse inkâr edemez. Böyle bir sezonda ortaya çıkan bu tatsızlık, futbolcuların ve teknik ekibin emeklerini hiçe saymıştır. Yöneticilerin saha dışında karıştırdığı işler, sahada emek veren adamların akıttığı terleri gölgelemiştir. Futbol’un kendisinden sonra, şikenin açığa çıkması en çok Aykut hocayla, Alex’i üzmüştür.

Bir takım şampiyon olmak istiyorsa şampiyonluğun hakkını verecek kadar çalışmalıdır. Eğer çalışmışsa rakiplerinin tümünü bileğinin gücüyle yenebileceğine inanır. Bu durumda futbol dışı hukuksuz girişimlere ihtiyaç da duymaz.

Aziz Yıldırım eğer bu tarz bir girişimde bulunmuşsa – ki bunu düşünmek bile istemiyoruz – dersine iyi çalışmadığı için bu sene de bir son dakika golü yiyebilme korkusuyla bunu yapmıştır. Futbolu futboldan anlayanlara emanet etmeye başladığı bu sene, güzel futbol oynamanın şampiyonluğa yetmeyeceğini düşünmesi, futbolu değil de kazanmayı seven bir başkan olduğunu özetliyor. Sanırım, sadece kazanmaktan başka, futbolu da seven başkanlara ihtiyacımız var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder