Göze hoş gelen, keyifli futbolun en basit tanımını kendimce şöyle yapabilirim: "Tüm takımın dâhil olduğu birkaç sade pasla gelip atılan bir gol, uzaklardan “belki girer” diye çekilmiş bir şutla gelen golden daha değerlidir. Burada kritik nokta işi şansa bırakmamak. Şans faktörünün en aza indirgendiğini fark eden seyirci, hak edenin kazandığına tereddütsüz inanıyor ve izlediği futboldan maksimum keyif alıyor."
6 Mart 2011 Pazar
İçimizdeki Avustralyalılar
Galatasaray, tarihi bir haftayı daha geride bıraktı. İlk önce ligin bitmesine 11 hafta kala ligdeki kendi yenilgi rekorunu kırdı. Daha sonra da çarşamba günü Avrupa'da maça çıkmama süresini iki yıla uzattı. Son maçla beraber başkanından kaleci antrenörüne kadar herkesin koltuğunun sallandığı bir döneme girildi. Son 4 sezonda 4 teknik direktör, 43 oyuncu transfer eden Galatasaray sezon sonunda yine çok büyük bir sirkülasyon yaşayacak. Basında çıkan çoğu habere göre (Misimovic'in gitmesiyle) şuan 9 olan yabancı sayısının tekrar 3'e kadar düşürülüp gönderilenlerin yerine 7 yabancı transferi düşünülüyor.
Galatasaray yönetimi hatalarından ders almadığını bizlere açık açık gösteriyor. Yoldan geçen herhangi birine Galatasaray’da sizi rahatsız etmeyen oyuncularını say desen; alacağınız cevaplardaki ortak isimler "Baros, Arda, Neill, Kewell, Culio, Stancu" olur. Yani çoğu futbolsevere göre kalite eksikliğinin en büyük sebebi yerli oyuncular, ancak yönetim hala sorunun yabancı oyuncularda olduğunu düşünüyor. Galatasaray'ın burada adresi çok açık, ya gurbetçilere yönelecek ya da kendi altyapısına yatırım yapmaya başlayacak.
Türkiye liginde 10 yabancı hakkı var ama bunların sadece 6 tanesi ilk onbire, toplamda 8 tanesi ilk onsekize girebiliyor. Beşiktaş gibi, Fenerbahçe gibi 10 yabancı hakkının hepsini kullanan takımlar yedek bekleyen ve tribüne giden o dört oyuncu yüzünden takım içinde sıkıntı yaşıyorlar. Takımlar o 4-5 kişilik yabancı haklarını ya gelecek vaat eden oyunculardan ya da kalitesi ve katkısı belli ama yüksek istikrarı olmayan oyunculardan kurmalı. Bu yüzden Galatasaray'ın Kewell ile ücretinin büyük bölümü maç başı olmak üzere tekrar anlaşması gerektiğini düşünüyorum.
Kewell dışında bir oyuncu var ki gitmesi tam bir saçmalık: Lucas Neill. Bu kadar tecrübeli, savaşan, istikrarlı, ayaklarına hakim, maç seçmeyen bir oyuncuyu hangi gerekçe ile göndermeyi düşünüyorlar, anlamış değilim. Galatasaray Popescu'dan sonra ilk defa geriden oyun kurmayı bilen ve maç ayırt etmeden aynı performansı gösteren bir futbolcuyu buldu. Onun değerini bilip ve onu iskeletin en önemli parçalarından biri olarak göreceği yerde, sözleşmesini uzatmamayı düşünüyor. Galatasaray geçen sene Avrupa Ligi kupasını kaldıran Atletico Madrid'e Luca Banti ve Caner Erkin'in çapsızlıkları yüzünden kılpayı farkla elenmişse; bu sene Beşiktaş'ın, Fenerbahçe'nin ezildiği Kayseri deplasmanında hakem hatalarının kurbanı olmuşsa; 11 yıl sonra Kadıköy'den puan çıkarabilmişse bunda Lucas Neill'ın payı çok büyüktür. Aslında öyle çok gerilere gitmeye de gerek yok; çarşamba günü Gaziantep maçında fark yaratmaya çalışan üç adam vardı Galatasaray'da: Baros, Neill, Yekta.
Galatasaray yönetimi (kim olursa olsun) bu sefer analizi ayrıntılı ve doğru yapmak zorunda. Yetenekli bir kaleci (Shay Given, Karcemarskas gibi), Neill, Culio, Baros'dan kurulmuş Galatasaray'ın iki sene içerisinde tekrar şampiyonluk yarışında olacağını düşünüyorum. Neill da Galatasaray'dan gidiyorsa bile Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor, Arsenal, Liverpool'dan birine gitmesini isterim. Futbol anlamında gözümüzü okşayan bir futbolcunun daha ortadan kaybolmasını istemiyorum!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder