21 Ocak 2011 Cuma

Yanlış Anlamayın Hocam, Mekân Yuhalatıyor


Yıllardır kendimizi maketleriyle avuttuğumuz, son birkaç senedir süren kötü gidişlerden kurtulmak için eşi bulunmaz bir dönüm noktası olarak gördüğümüz yeni stadımızın açılış günü. Ali Sami Yen’i bırakıyor olmanın hüznü de yok değil hani. Ama olsun, keyfimiz yerine gelecek. Tebdil-i mekânda ferahlık vardır. Az mı bekledik biz bu stadı? Her gece yeni resimlerine baktık. İnşaat sürecini güvenlik kameralarından takip ettik her sabah. Modern, güvenli bir stat, her açıdan iyi alınan maç görüntüsü, temiz tuvaletler, sadece devre arasında da olsa yorulduğumuzda oturabileceğimiz katlanır koltuklar vs. kulağa çok hoş geliyor. Hem biz her seferinde Ankara’dan kalkıp geliyoruz maça. ASY’de bilet bulmak zor oluyordu. Burası büyük, karaborsacılara para kaptırmaya gerek kalmayacak artık, rahat rahat buluruz biletimizi. Stada metroyla geliriz, dar parmaklıklar yerine temiz bankolardan geçeriz içeri girerken. Dik tribünler, güçlü akustik gibi avantajlar da var. Ve en önemlisi, Mecidiyeköy’ü birkaç sene önce terk eden Ali Sami Yen ruhunun bizi burada beklediğine, TT Arena’ya bizden önce geçtiğine inanıyorum ben çok zamandır. Yani güzel olacak her şey, ve bugün yeni stadımızın açılış günü.


Ankara’da yaşadığımız için kombinemiz, bürokrat olmadığımız için davetiyemiz yok. Merak ediyoruz ama davetiyeler çok pahalı, almak istemiyorum. Maçın hakları en yanardönerli yayıncı kuruluşta olduğu için hangi kanalda izleneceği de belli değil. Birileri akıl eder de şifresiz yayınlatır diye ümit ediyoruz ama nerde; ya internet başında ya da bir cafe/kahvede izlemeye çalışacağız, izler gibi yapacağız mecburen. İzleyemiyoruz. Yıllardır beklediğim stadın açılış maçını izleyemiyorum. Yayıncı kuruluş çok tutarlı(!) olduğu için para verip kutusunu alan mekân sahipleri bile o anda öğreniyor verdikleri paranın o maçı izletmek için yeterli olmadığını. Olsun, dünyanın sonu değil, o kadar sosyal paylaşım ağı var, internetin başına geçtik mi hiçbir detayı kaçırmayız. Yani güzel olacak her şey, ve bugün yeni stadımızın açılış günü.

Galatasaray’ımın Ajax la oynadığı maçın üzerinden neredeyse bir hafta geçti. Ne bir maç görüntüsü izledim, ne de hep beklediğim stat hakkında bir fikrim var. Maça giden arkadaşlarım fotoğraf eklemiştir diye Facebook’u açıyorum, Adnan Polat’ın ampullü karikatürlerinden daha ilginç bir şey bulamıyorum. Türk Telekom Arena’da yapılan ilk tezahürat hangisi acaba diye heyecanla youtube’a giriyorum, TOKİ başkanının akıllara zarar konuşmasını dinleyip şaşırıyorum. Aslantepe’ye dair birkaç özgün cümle okurum diye twitter’a bakıyorum, ne olduğu belli olmayan adamların Galatasaray taraftarına hakaretlerini okuyup üzülüyorum. Bloglar ayrı tellerden çalıyor, Ekşisözlük fikir birliğine varamamış. Kendimi Galatasaraylı hissettim diyen Fenerbahçeli mi ararsınız, Galatasaraylılığından utananı mı?

Stadın Galatasaray’a peşkeş çekildiğini, başbakana nankörce davranıldığını iddia edenlere, Mecidiyeköy’deki arazinin değeri ve 40 sene daha Galatasaray’a ait olduğu belirterek cevap veriliyor. Örf ve adetlerimizde misafir yuhalamak ayıptır diye savunurken, başbakan stadın Galatasaray’ın olmadığını (plastik topu keseceğini söyleyen tavırla) ima edince kafalar karışıyor. Futbol seyircisinin herhangi siyasi lideri ıslıklamasının çok normal olduğunu beyan edilince, o gün tribünde bulunan seyirci profili masaya yatırılıyor. Açılış maçındaki rakibimiz Ajax bile sahaya çıkınca yuhalandı örneğine karşı örnek olarak, maçı ayakta izleyenleri stattaki görevlilere şikayet eden bazı teyze ve amcaların varlığı gösteriliyor. Asıl protestonun Toki başkanının konuşmasından sonra başladığı iddiaları varken, diğer tarafta, yoğun ıslık ve kötü ses sistemi nedeniyle bu konuşmanın statta duyulmadığını söyleyenler kafaları karıştırıyor.


Başbakanın stada yaptığı katkılar ve ona bunun için teşekkür edilmesi dışında hemfikir olunan birkaç konu daha var ve maalesef hepsi de Galatasaray yönetiminin hatalarının altını çiziyor. Bu hükümet U2 konserinde, basketbol maçında, iki sene önceki Hamburg maçında ıslıklandığına göre, TT Arena’da da protesto edileceğini tahmin etmek zor değildi. Orada 50.000 kişi var, her birinin ayrı siyasi görüşü var ve bulundukları ortamdan dolayı siyasi görüşlerinin üstünde tuttukları bir Galatasaraylılıkları var. Bu insanlara sarı-kırmızı hiçbir şeye değinmeden saatlerce Toki videoları izletmenin sabırları taşırmaktan başka bir işe yaramayacağı aşikârdır. Yönetim sıkı bir maç öncesi programıyla insanları mutlu edip, protesto krizini rahatça aşabilecekken, olaylara tepsi tutmaktan başka bir şey yapamamıştır. Adnan Polat’ın, başbakanla birlikte stadı terk etmesine, çarşaf çarşaf özür metinleri yayınlamasına bir şey demiyorum ama Toki başkanına özür diletemiyorsa, orada daha fazla bulunmasına gerek yok diye düşünüyorum. Üstüne bir de protestocuları(sert bir manevrayla provokatör oldu) bir daha stada almayacağım diyerek bizleri çıldırtmayı başardı. (Provoke sayılabilecek tek şeyin Toki başkanının konuşması olduğunu ima ediyorsa değişir tabiî ki.)


Galatasaray’a bir türlü yakıştıramadığım Ultraslan grubunun da yayınladığı özür metninde Toki Başkanını kınamamasına hiç şaşırmadım diyebilirim. Galatasaray adına faydalı tek bir şey yapacaklardı, onu da yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.

Sonuç olarak yeni stadımıza ağız tadıyla sevinemedik. Yıllardır beklediğimiz stat şu anda beton yığınından daha fazla bir şey ifade etmiyor bizlere. Bir Galatasaraylı olarak maçtan önceki heyecanımı ilk iki paragrafta anlattım. Geriye kalan her harf, benim ve benim gibilerin yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyor. Galatasaray üzerinde gezinen karabulutlar bir türlü dağılmak bilmiyor bu sene. İşini çok iyi yapan birileri, 2010-2011 sezonu bu kulübe daha fazla nasıl zehir edilir diye plan üstüne plan yapıyor sanki. Adnan Polat, Galatasaray tarihinin en kötü başkanı sıfatını yeni statla örteyim derken yepyeni bir krize düştü, hevesi kursağında kaldı. Yeni stadı seçim propagandası haline getirmeye çalışan hükümet, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu(şimdilik öyle gözüküyor buradan). Bu işten kimin çıkarı olabilir diye kaç gündür düşünüyorum, aklıma saçma sapan komplo teorilerinden daha iyi bir şey gelmiyor.

Türkiye’deki taraftar grupları, bir siyasi görüşü temsil etmiyorlar. İtalya’da, İspanya’da, Güney Amerika’da olduğu gibi bir takım taraftarının ortak bir siyasi görüşü yok bizim ülkemizde. Bu grupların ortak noktaları sadece tuttukları takımlardır. Gelir seviyesi, oy verdiği parti, dini görüşü ne olursa olsun, yan yana geldiğimizde üçlü çekip omuz omuza zıplayabiliyoruz. Tek bir korkum var, Galatasaray taraftarı AKP’li, CHP’li, MHP’li diye ayrılırsa, seyirciler arasında böyle bir gruplaşma olursa, bırakın Ali Sami Yen ruhunu, Galatasaray kulübü bile tarih olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder