Göze hoş gelen, keyifli futbolun en basit tanımını kendimce şöyle yapabilirim: "Tüm takımın dâhil olduğu birkaç sade pasla gelip atılan bir gol, uzaklardan “belki girer” diye çekilmiş bir şutla gelen golden daha değerlidir. Burada kritik nokta işi şansa bırakmamak. Şans faktörünün en aza indirgendiğini fark eden seyirci, hak edenin kazandığına tereddütsüz inanıyor ve izlediği futboldan maksimum keyif alıyor."
12 Nisan 2011 Salı
Sıradaki Gelsin de Nasıl Geliyorsa Gelsin(!)
Galatasaray daha 15 gün önce göreve getirilen Bülent Ünder'in yerine birine bakmaya başladı bile. Neyse ki, bu sefer arayışın sebebi kısa vadede başarısızlık değil. Bülent Ünder de gelirken biliyordu ki bu takımla (olmaz ya) 8'de 8 yaparsa bile maksimum Fatih Terim'in yardımcılığı görevi bir daha teklif edilecekti. Galatasaray yönetimine talip olan yöneticilerin ya da kesin bir isim söylersek Ünal Aysal'ın teknik direktörünü belirlemek için bir buçuk aylık bir zamanı var. Buradan bakınca bir buçuk ay gayet yeterli bir zaman dilimi gibi görünüyor. Ancak Ünal Aysal pazar günkü maçı da izlemişse bu takımın teknik direktörünün işinin çok yoğun olacağını ve kendisine ne kadar zaman verilirse takımı o kadar kolay toparlayacağını görmüş olması lazım.
Ünal Aysal, tabii gelecek seneki transfer politikasının da Galatasaray'ın önündeki birkaç senesini belirleyeceğini unutmamalı. Artık her taraftarın ağzına yapışan "yerli oyuncu kalitesini yükseltmeliyiz" i gözden kaçırmamalı, gelecek teknik direktörün profiline, ırkına, oynatmak istediği sisteme bakılmaksızın "Tunay Torun, Veli Kavlak, Nadir Çiftçi, Mehmet Ekici..." gibi gurbetçilerin takıma katılmasını sağlamalıdır.
Kendimce bir teknik direktör profili de çizmeye çalıştım ama ilk önce Galatasaray taraftarının gönlünden geçen üç isimi masaya yatırayım:
1- Mircea Lucescu: Neredeyse hiçbir taraftarın reddedemeyeceği tek isim ancak biliyoruz ki Lucescu Ukrayna'da çok başarılı ve gelecek senelerde takımına şampiyonlar ligi finali oynatmak istiyor.
2- Fatih Terim: Hala çoğu onu Euro 2008'deki yarı finalin ve UEFA kupasının baş mümessili olarak görüyor. Fakat unuttukları bir şey var; Galatasaray'ın 2002-2003 ve 2003-2004'teki başarısızlığının ve devamındaki para sıkıntısının en önemli sorumlularından birisi de kendisidir. Milli takımın da Güney Afrika'daki Dünya Kupasına katılamamasına ve eleme grubunu 14 sene sonra ilk defa üçüncü bitirmesine sebep olan da kendisidir.
3- Erik Gerets: Gerets ilk sezonunda her maçta takımını 5 forvetle sahaya çıkarıp 83 puan topladı ve şampiyon oldu. Ancak gözden kaçırdığımız nokta ikinci senesi. Gerets, bu sezonu saymazsak Galatasaray'da son 6 sezonun en az puan toplayan takımının teknik direktörü oldu. Ayrıca bazen GSTV'de 2005-2006 sezonun maçlarını gösteriyorlar. İzlediğim bütün maçları 4-2, 5-2, 3-1 gibi skorlarla yenmişiz. Ama (benim şansım mı bilmiyorum) bütün maçlarda çok kötü futbol oynuyoruz. Sadece bir taktiğimiz var; Hasan Şaş ile Cihan Haspolatlı sağ kanatta 1-2 pas yapıyorlar ve orta açıyorlar. Eğer Hakan Şükür, Necati, Ümit Karan, İliç'ten biri topa vurursa pozisyon yakalıyoruz. Vuramazlarsa geçmiş olsun. Maç boyunca yaklaşık 40-50 tane orta açıyoruz. Bu yüzden bütün maçlarımız çok tempolu oluyor ama güzel oyundan eser yok.
Aslında ben de uzun vadeli planların yapılmasından yana biriyim ama ülke futbolunun daha uzun süre bu yola giremeyeceğini acı tecrübelerle sabitledik bu yüzden bazı mantıklı kısa vadeli planların yolunu açmakta sakınca görmüyorum. Bu noktadan hareketle, Galatasaray'a gelecek teknik direktörün ilk şartı daha önce takımlarına güzel futbol oynatmış olması. Zaten bu kriteri çoğu teknik direktör iyi-kötü sağlıyor. Ligimizde şampiyonluğa oynamanın en önemli unsurlarından biri, sezon boyunca duran toplardan 10-15 gol atmaktan geçiyor. Bu yüzden müstakbel teknik direktörün sezon boyunca en azından haftada bir antrenmanı duran toplara ayırmasını istiyorum. Bir başka önemli kriter, yerli oyuncularla yabancı oyuncular arasındaki bağı gözetmeli ve bunu sağlam temellere dayandırmalı. Her sene Galatasaray'da yerliler ile yabancıların gruplaştığını medyadan takip ediyoruz ve bu gruplaşmanın pek de hayırlı sonuçlar getirmediğini görüyoruz. Şampiyonluklarda yabancıların katkısını bir kenara bırakamayız ancak bu şampiyonluk ortamını tertip edenlerin yabancı sayısının iki katı durumdaki yerliler olduğunun da farkına varmalıyız. Bir de ne olursa olsun gelen teknik direktörün takımını hücumlar ve savunmacılar diye ikiye ayırmasını istemiyorum. Bunu uygulamanın yolu da iyi orta saha oyuncularından geçiyor. Umarım Culio ve Yekta gibi orta saha oyuncusu transferi yapmaya devam ederiz.
Umarım yeni sezonda her hafta bir spor yazarımızdan "bit pazarı" ile ilgili atasözünü duymak zorunda kalmayız ve umarım yeni Galatasaray başkanı kısa vdeli de olsa uzun vadeli de olsa bir plan yapar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder